IMF, asgari ücrette yüzde 20’yi aşmaya karşı

İŞ dünyası gibi Uluslararası Para Fonu (IMF) da asgari ücrete yapılacak zammın yüzde 20'nin üstüne çıkmasına karşı.

Başbakan'ın ‘‘Yüzde 55 zam talimatı’’nı öğrenen IMF'nin devreye girerek, ekonomi yönetimine ‘‘Yüzde 20'nin üzerine çıkacak zammın sıkıntı yaratacağı’’ görüşünü ilettiğini duyduk.

Parti toplantısından çıkan bu haberi kimse yalanlamadı. Daha sonra Başbakan ve bakanlar zam konusunda daha yuvarlak konuşmaya başladılar. Ardından da Erdoğan, ‘‘İşveren yüzde 20 zam yapsın gerisini bize bıraksın’’ dedi. Bununla birlikte asgari ücretteki SSK primi ve vergilerin devlet tarafından karşılanarak, daha yüksek zam oranlarına ulaşmanın yolları aranmaya başladı.

Dün yapılan 5. asgari ücret toplantısından da bir karar çıkmadı. Aslında bu toplantıdan bir karar çıkmayacağı daha önceden biliniyordu ama toplantıya girene kadar kimse bir şey söylemedi.

İşin aslı şu; partiden sızan ve ilk aşamada yalanlanmayan haber, yani Erdoğan'ın yüzde 55 zam anlamına gelen ‘‘Asgari ücret net 450 milyon olsun’’ talimatı, bizce doğru. Ancak bu haberlerin sızması üzerine ekonomi bürokratları, bu oranda bir zammın getireceği mali yük ile ekonomik program ve enflasyona yapacağı olumsuz etkileri hükümete anlattılar. ‘‘Popülist kararlar geliyor’’ başlıklı yazımızın hemen ardından iş dünyası, bu durumda rekabet gücünün nasıl azalacağını, bu tür popülist kararlara ekonominin tahammülü olmadığını, hükümete iletti. Aynı anda IMF de devreye girerek yüzde 55'lik bir zammın kabul edilemeyeceğini ekonomi yönetimine iletti.

Şimdi Hükümet yüzde 55'lik zam sözünden, zarar görmeden çark etmenin yollarını ararken, yine de yüksek zam yapmış olabilmek için yüzde 20'nin üzerine çıkacak formülleri arıyor.

Bu işin sonunda ancak yüzde 25-30'luk bir zam yapılırsa, büyük ihtimalle ‘‘Biz istiyorduk ama ekonomik program nedeniyle şimdi ancak bu kadarını verebiliyoruz’’ diyecekler. Yani her zaman olduğu gibi yine hesapsız bir vaat verildi, şimdi çark edilmeye çalışılacak. Sonuçta da ‘‘iyi polis’’ Başbakan ve Hükümet olurken, ‘‘kötü polis’’ rolü iş alemi, bürokratlar ve IMF'ye düşecek...

YASA GEREKİYOR

Hükümetin önündeki seçenekler aslında sınırlı. İşverenin yüzde 20'lik zammına ek olarak hükümet, SSK primlerini ve vergileri azaltarak, yüzde 35-40'lık bir zamma için çalışırsa yeni bir yasa çıkarması gerekiyor. SSK primlerini indirmek için yasa gerekmiyor ama bunun vergiden karşılanması, vergiden indirim yapılması için yasa gerekiyor. Bürokratlar hükümetin işini kolaylaştırmak için, ‘‘Sadece SSK primi indirilirse baz ücret artacağı için muhtasar vergilerle bu farkı kapatırız’’ argümanını ilettiler ama hükümete bu da yeterli olmadı, daha fazlasını istiyor.

İşte bu nedenle yeni yasa gerekiyor. Yani en erken ocakta asgari ücret kararı çıkar, yasa da o zamanda çıkarsa, işverenler belirlenecek ücretin bedelini bir aylık da olsa ödeyecekler.

Sadece başka yerden ek vergi alıp bunu karşılamak da yetmiyor. Bu nedenle doğacak iç talep artışının enflasyona etkisini tolere etmek için kimse unutmasın ki; o çok yakınılan döviz kurları daha da aşağı çekilmek zorunda. Yani TL'nin biraz daha değerli olması gerekecek ki, enflasyon hedefi yakalanabilsin. Hem ücret artışı nedeniyle, hem de kur nedeniyle ‘‘özel sektörün rekabet gücü daha da azalmış’’ olacak. Özel sektör bunu karşılamak için daha önce işçi çıkardı, yine işçi çıkaracak. Yüksek zammın sakıncaları bununla da bitmez. Kayıtdışı işçilik yüzde 50 deniyor bu daha da artacak, stand-by'ın son senesinde bu tür kararlar iç ve dış kamuoyunu ‘‘güven’’ açısından rahatsız edecek. Bütçe daha başlamadan delinmiş olacak.

Sonuç; yüzde 20 zam bile şu anda fazla, vergi, SSK primi alınmaz yüzde 40'a çıkılırsa, ‘‘sosyal’’ denilen bu karar işsizliğin, kayıtdışının artmasına yol açar. Unutmayın, ‘‘asgari ücretli için’’ alındığı belirtilen karar programı batırırsa, en fazla asgari ücretli ve yoksulu vuracak.

Sonuçta da, bu tür popülizmin devam ettiğini hatırlatıp, ‘‘Bu program felsefe işi, mantalitenin değişmesi gerek aksi takdirde bu mantıkla heran kaza çıkabilir, bu tür yanlış kararlar birikir, bizi geri götürür’’ diyenler ‘‘yoksul düşmanı’’ oluyor. Hep aynı senaryo, halimiz de ortada...
Yazarın Tüm Yazıları