Paylaş
Peki, bundan öncekilerde olduğu gibi, bu kazayı da birkaç gün konuşup unutacak mıyız? Bir sonraki kazaya kadar, sanki olmamış gibi yaşamaya devam mı edeceğiz? Hükümetin daha önceki maden kazalarında söylediği “bu işin fıtratında bu var” ya da “kader işte” anlayışını kabullenip oturacak mıyız?
Bu facia sonucu vefat eden yüzlerce insan var. Tabi ki ateş düştüğü yeri yakar, ailelerinin acısını kimse yeterince anlayamaz ama bu aynı zamanda bir vatandaşlık sorunu. Artık bunu herkesin görmesi gerekiyor.
Böylesine bir facia yaşandıysa, ihmal olmaması mümkün değil. Bu kader değil..
Olayın sıcaklığı içinde her kafadan bir ses çıkabiliyor. Herkes kendi görüşüne göre, biraz da önyargılarla birilerini suçlayabiliyor. Bu da doğal.
Unutmayalım ki; Türkiye maden üretiminde ilk sıralardaki ülkelerden biri değil ama herkesten fazla kaza olan, işçisi ölen bir ülke. Otoriter yönetimiyle bilinen, ilkel şartlarda çalışıldığı söylenen Çin gibi ülkelerle bile, kömür üretimiyle kıyaslandığında. ölümler kat be kat fazla. ABD, Almanya gibi yoğun kömür üreten ülkelerde kaza ve ölüm sayısı, bizle kıyaslandığında o kadar düşük ki...
Bu veriler bile tek başına, Türkiye madenlerindeki ihmali ortaya çıkarıyor.
Kazalar minimuma indirilebilir, kaza olsa bile, alınacak önlemlerle can kaybı önlenebilir, dünya örnekleri bunu açıkça gösteriyor. Peki, bu önlemleri almak için Türkiye’nin gücü yok mu? Olmaması mümkün değil ama önlemler konusunda asıl sorun mevcut anlayışın sakatlığı.
Anlayış sakatlığında önemli unsurlardan biri kültür; yani “kader” anlayışı. Politikacılar bu kazaları kader olarak niteledikleri zaman sanki akan sular duruluyor, insanın hayatı önemsiz hale geliveriyor...
İkinci önemli unsur; vahşi kapitalizm anlayışı... Hiçbir çağdaş kurallı ekonomi sahibi ülkede bu tür kazalar olmadığını düşünürsek ne dediğim daha iyi anlaşılır. Hiçbir devlet insanın hayatını bu kadar ucuz göremez; dolayısıyla işadamı kar için vahşi olsa bile, ağır kurallar ve müeyyidelerle devlet onu ehlileştirir, vatandaşının hayatını önde tutar, ona göre önlem alır. İşadamı bu kurallara uymazsa o işi yapamaz, işine gelmiyorsa da yapmaz, yapacak olan varsa gelir.
KURALLAR KONUP AYRICALIKSIZ UYGULANMALI
Kişisel ya da parti yakınlığına göre alınacak emniyet tedbirlerinde kimseye ayrıcalık tanınamaz, ayrıcalık tanıyan, kuralları uygulayamayan, kuralların uygulanmamasına göz yuman, denetimi gereğince yapmayan ya da yapılmasını önleyen bürokrat da olsa, politikacı da olsa en ağır cezaya çarptırılır.
Bu olayda olduğu gibi, yapılan denetim tam mı, yoksa eksikliklere göz mu yumuldu, gerçekten elektrik santrali mi faciaya neden oldu yoksa sorumluluğu azaltmak için mi böyle bir şey uyduruldu, eğer santralse kurallara uygun mu, teknik yetersizlik mi var yoksa müdahale gerektiği biçimde yapılmadı mı, gerçekten 15 yaşında işçi çalıştırılıyor mu, bütün bunlar elbet açığa çıkacak.
Sebep ne olursa olsun; ihmal olduğu kesin. Bu facianın ardından artık kim için ne kadar can acıtıcı olursa olsun, sebepler çok ciddi ve detaylı tartışılmalı, samimi olarak önlem alınmalı. Önlem almak yetmez tavizsiz uygulanmalı.
Burada herkesin suçu var. Bence TV’lere çıkıp demeç veren sendikalar, artık kimin menfaatini savunduklarını, niye böyle yaptıklarını acil tartışmalı. En önemli sorumluluk ise doğal olarak Hükümettedir...
Paylaş