KAMU İhale Kurumu (KİK) 4. kuruluş yıldönümünü 2. Uluslararası Kamu Alımları Sempozyumu ile kutladı.
Önceki gün İstanbul’da başlayan Sempozyum dün sona erdi. OECD ile ortak düzenlenen toplantılara, belki de çok teknik bir konu olması nedeniyle, basının pek ilgisi yoktu ama ilgili kurum ve kişiler toplantıdaydı.
İhale Kurumu’nun kuruluşu da sıkıntılıydı, sıkıntıları hala da devam ediyor.
Sıkıntının büyük ölçüde siyasi iktidarlardan kaynaklandığı da kesin. Çünkü Hükümetler, ihalelerde inisiyatiflerinin azalmasını içlerine sindiremiyorlar. İstedikleri zamanda, istedikleri işi, istedikleri kişiye, hatta istedikleri fiyattan verme konusunda hala ısrarlılar.
Bu nedenle de İhale Kurumunu pek sevmiyorlar, daha doğrusu işlerine karışan "siyasi rant hortumunu kesen bir kurum" olarak görüyorlar.
Sempozyumunun açılışını yapan Kurum Başkan Vekili Adnan Zengin’in, kurumun 4 yıllık tarihini anlattıktan sonra konuşmasının sonunda "Sayın Bayındırlık ve İskan bakanımızın toplantıya katılacağını duyduğumda, konuyu burada hazırlık yapan arkadaşlara ilettim ve çalışanlarımızın motivasyonları çok arttı" demesi, çok ilginçti.
Yani baştan beri sempozyum için davetler yapılmasına rağmen bakanların katılımı sağlanamamıştı. Bir gün kala toplantıya katılacağını bildiren tek bakan olan Bayındırlık ve İskan bakanı Faruk Özak’ın gelmesi bile, Kurum çalışanlarının motivasyonları için yetmişti. Düşünün bir kez; demek ki bakanlardan, Hükümetten hiçbir olumlu işaret alamıyorlar...
Aslında bırakın destek olmayı, köstek bile oldukları ortada. Bu arada ilgili bakan olmasına rağmen toplantıya katılmayan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, danışmanını bu Kuruma Başkan atamayı düşündüğünü, atama cumhurbaşkanlığından dönünce bu kez bir başka yakını Genel Müdürü atamak için kararname hazırladığını biliyoruz. Kararname Cumhurbaşkanı’nda.
Demek istediğimiz şu ki; Maliye Bakanı Unakıtan, herhalde henüz kendisine yakın bir kişi başında olmadığı için, kendisiyle ilgili kurumun toplantısına gelmedi...
İşte İhale Kurumu’na mevcut siyasi otoritenin nasıl baktığının çarpıcı bir örneği...
ÖZEL SEKTÖR İSTİYORHÜKÜMET DİRENİYOR
Hükümet bu anlayış nedeniyle, ilgili işlerde İhale Kurumunun görüşünü almıyor, yetkilerini mümkün olduğunca budamaya çalışıyor. Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren de aynı şeyden şikayetçi, gecikmeli olarak yeni ihale yasası için Hükümetin hazırladığı değişiklik taslağını alabilmişler, görüş hazırlamışlar. Ancak ilgili Kurum olan İhale Kurumu’na hala değişiklik taslağı gönderilmedi, görüşü de alınmadı. Yani itirazlarından korkuluyor.
Ortadaki tablo şu ki; Hükümet kamu ihalelerini kendisi yapmak için değişikliğe hazırlanırken hemen hemen tek direnç AB’den geliyor. Çünkü bu yasa ve kurum AB isteğiyle kuruldu. Dolayısıyla, maalesef, ihale yasasının delinmemesi, ihalelerin yine siyasi otoritenin güdümünü girmemesi için en büyük görev de AB’ye düşüyor. Çünkü Hükümet başka birini dinlemiyor. Hele hele "Ali Dibo" ihalelerinin hemen her ilde uygulandığının ortaya çıkması, ihale yasasının değişmemesi, daha doğrusu ihalelerde Hükümetin ve partilerin etkisinin artırılmaması, hatta aksine yetkinin daha da azaltılmasını gerektirdiği ortada.
Aslında özel sektör de ihale yasası ve ihale kurumunun güçlendirilmesinden, bağımsızlığının artırılmasından yana. Çünkü siyasi otoritenin güdümünde yapılan ihalelerin; partizanlık., verimsizlik, adam kayırma, yolsuzluk anlamına geldiğini herkes görüyor...
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, açık açık "Denetleyici ve düzenleyici kurumların katılımcı demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi için şart" olduğunu kaydederek, Kurumun hem mali disiplinin devamı, hem de rekabet ortamının sağlıklı ve düzgün işlemesi için önemine dikkat çekti. Hisarcıklıoğlu, "Kamu ihale sistemi ve Kurum, yolsuzluk doğuran israfçı bir kamu yönetimi anlayışını değiştirmek için elimize geçmiş büyük bir şanstır" derken, TÜSİAD ve Müteahhitler Birliği de Kuruma, bağımsızlığa desteklerini belirtti.
Bu kafayla çağdaş bir ekonomik sistemin kurulamayacağı ise açıkca ortada...