DEVLET Bakanı Ali Babacan’ın IMF’yle ilişkiler konusunda yaptığı açıklamaları şifreli görüp, bu şifreleri çözmeye çalışmıştık.
Babacan’ın bir seçim öncesi Başbakan Tayyip Erdoğan’dan talimat gelir endişesiyle "Erken ödeme konuşulmuyor ama olabilir" gibi sözler ettiğini düşünüyoruz. Ayrıca "erken ödeme ile IMF anlaşmasının süresinden önce sona ermeyeceğini" belirtmesi de "niyet okuyucusu" olursak bizce Başbakan’a verilen "yapmayın" mesajıydı.
Önceki gün Referans Gazetesi’nde yayımlanan söyleşi için Genel Yayın Müdürü Eyüp Can ile birlikte Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Başkanı Abdullah Gül ile konuşurken, hükümet içinde IMF konusunda farklı görüşlerin olduğu, iyice ortaya çıktı. Abdullah Gül, AB ile müzakere sürecine IMF ve Dünya Bankası’nın önemli katkılar yaptığını belirtiyor ve "Daha meyvelerini toplarken neden IMF’yle ilişkileri bitirelim ki" diyor.
Abdullah Gül, olaya makro açıdan bakıp, elde edilen kazanımların popülizm uğruna heba edilmemesini istiyor. Umarız IMF’yle ilişkilerde bu tür bir rasyonel yaklaşım geçerli olur. Ali Babacan’ın da benzer görüşlere sahip olduğunu düşünüyoruz. Ama Gül ile Babacan’ın farkı de işte burada ortaya çıkıyor. Halbuki hem ekonomiden sorumlu hem de Başmüzakereci olan bir Bakan, daha cesaretli olup gerçekleri açık söylese iyi olur, ama...
IMF’yle ilişkilere, aslında kabine içindeki daha genel görüş ayrılıkları ile birlikte bakmak gerekiyor. Kabine içinde Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bakanların hem tarımsal destekleme alımları hem de diğer popülist ve kararlar için giderek dozu artırdıklarını, açıkça görüyoruz.
Bu bakanlardan yansıyan bilgiler, Başbakan’a seçim yaklaşırken iyice popülizm dozunu artırmasının telkin edildiğini gösteriyor. Son ihale yasası değişikliğinde de görüldüğü gibi, bazı bakanlar istedikleri gibi, istedikleri kişilere iş vermek, seçim öncesi özellikle oy kaybettiklerini düşündükleri tarım kesimine dönük harcamaları artırmak istiyorlar.
Hatta Merkez Bankası için "artık yönetimi bize yakın bir kişi" diyerek, enflasyonla mücadele hedefini gevşetip piyasaları rahatlatması gerektiğini düşünen bakanların sayısı her geçen gün artıyor. İşte bu aşamada IMF’yle ilişkilerin sürdürüp sürdürülmeyeceği tartışması çıkıyor.
Bazı bakanlar IMF’ye erken ödeme yapıp, anlaşmanın da sona erdirilmesini ve popülizmin seçime kadar son gaz devam etmesini istiyorlar. Yani IMF’yle ilişkilerin sürdürülmesi hakkında çıkan görüş ayrılığı, aynı zamanda seçim ekonomisi tartışması ile paralel yürüyor.
IMF ÖZEL SEKTÖRLE KONUŞMALI
Kabinedeki IMF karşıtı havanın seçim yaklaştıkça büyümesi, bürokratları da etkiliyor. Zaten IMF’ye bir devlet adamı kimliğiyle değil de "hamasi ve duygusal" bakan bürokratları, bağımsız kurum yöneticileri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle IMF’yle iletişim konusunda bu hükümetin kuruluşundan buyana bir sorun var. Ancak son dönemde bu iletişimin daha da bozulduğu gözleniyor. IMF uzmanlarının özellikle bürokratlardan bilgi almakta zorlandığını, şeffaflık konusunda ciddi kaygılar belirdiğini söylememiz gerekiyor.
Ekonomi yönetiminde "biz yapıyoruz, başarılıyız" havası ortalığı sarmış durumda. Babacan’ın da ekonomik sorunlarla ilgili sorulara bile "takılmayın bunlara" gibi yanıtlar vermesi, bir "fazla güven"in geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Tabii bu hava bürokrasiye dalga dalga yansıyor ve bazen IMF uzmanlarına yanıt verme gereği bile duymuyorlar.
İşte mevcut bürokrasinin yapısını ve "devlet adamlığı vasfı"nın derecesini çok iyi gösteren bir ilişki biçimi uygulamada. IMF’nin "tekstil indirimi" gibi sorularına yanıt bile vermeyen Maliye yetkilileri, şimdi ne olduğunu herhalde söyleyecekler. Ya da 10 kere "stopajda tehlike geliyor" diye uyarmamıza rağmen, dün çıkan krize de, herhalde bir bahane bulacaklardır.
Kısacası; IMF’yle ilişkilerde kopukluk var ve bu ülkeye, ekonomiye zarar verecek boyutlara ulaşıyor. IMF’nin bundan sonra, belki de özel sektörle, piyasanın gerçek profesyonelleri ve "Her hükümetin yalakası" olmayan akademisyenlerle daha fazla ilişki kurup, gerçekleri daha iyi kavramaları gerekecek. Aksi takdirde IMF’nin sağlıklı karar vermesi de giderek zorlaşıyor.
Danıştay’ın yeni başkanının "kadrolaşma" uyarısının, ekonomideki sonuçları bunlar...