Halk Bankası’nın talibi çok ama satılmıyor

Kamu bankalarının biran önce özelleştirilmesinin, hem devam eden ekonomik yeniden yapılandırma için şart olduğunu, hem de bankacılık reformunun tamamlanması için gerekli bir adım olduğunu, dünkü yazımızda anlatmaya çalışmıştık.

Hükümetin önemli özelleştirmelere imza atarken, kamu bankalarını bu trendin dışında tutması, özelleştirmenin samimiyetine de gölge düşürüyor. Bu nedenle ‘Hükümetin kamu bankalarını gelecek bir seçim döneminde kullanmaya hazırlandığı’ iddia edilebiliyor.

Halbuki herkes biliyor ki; özellikle Halk Bankası’nın özelleştirilmesi için fazla beklemeye gerek yok. Pamukbank birleşmesi, Banka’nın kendi raporlarına da bakıldığında tamamlanmış gözüküyor ama yine de Banka yönetimi 2006 yıl sonundan önce özelleştirme olmayacağını söylüyor. İşin tuhafı bu fikre IMF de onay vermiş gözüküyor.

Halk Bankası’nın IMF’e gönderilen ama kabul görmeyen raporu elimize geçti. Bu raporda danışman firma tarafından hazırlanan raporda da görüldüğü gibi, Halkbank’ın halka arz ya da talep olması halinde blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi ancak 2006 yılı sonundan itibaren mümkün olabilecektir. Bu tarihe kadar Halkbank özelleştirme konusunda belirlemiş olduğu idari ve mali hedefleri gerçekleştirecek, diğer taraftan zaman içinde bankada ihtiyaç hissedilen farklı konularda yeni hedefler belirlemekten veya uygulamalardan kaçınmayacaktır’ deniyor. Halkbank’ın özelleştirilmesinin büyük ölçüde bankanın sahip olduğu pazar payı, müşteri kitlesi, teknolojik imkanlarına bağlı olduğu gerçeğinden hareketle, bankanın marka özelliğini ön plana çıkaran reklam ve pazarlama kampanyalarına önümüzdeki dönemde ayrıca önem verileceği belirtiliyor.

Raporda 2010 yılına kadar yapılan mali projeksiyonlar sonucu ekonomide giderek azalan faiz oranları ve daralan spreadler nedeniyle, Bankanın karının izleyen yıllarda azalacağı, mevcut durumda bilanço içindeki payı yüzde 64 seviyesinde bulunan vadeye kadar elde tutulacak menkul kıymetlerin yıllar itibariyle gerçekleşecek itfalar sonucu yüzde 10 seviyelerine kadar ineceği, itfalar kredi dönüşleri ve mevduat artışlarından kaynaklanan likiditenin büyük bölümünün banka insiyatifinde kullanılabilecek menkul değerlere plase edileceği, kalanın ise kredilerde sağlanacak artışın finansmanında kullanılacağı gibi esaslar sıralanıyor.

İDDİALI BANKALARIN

HEPSİ TALİP

Özetle Halk Bankası yönetimi, sunduğu raporda bankanın durumunun çok iyi olduğunu ama 2006 yıl sonundan önce özelleştirilmeyeceğini belirtirken, ileriye dönük olarak da sanki hiç özelleştirilmeyecekmiş gibi saptadığı hedeflere yer veriyor.

Bütün bunlar, Halkbank yönetiminin ve dolayısıyla hükümetin Halkbank’ı özelleştirmeye pek niyetli olmadığını gösteren örnekler.

Halbuki şu anda Halk Bankası’nın satışı için en uygun zaman olduğunu piyasadaki herkes kabul ediyor. Şu anda bankacılık sektöründe yeni bir yarış başlıyor ve yarış şube ağını da genişleterek, perakende bankacılıktan aldıkları payı artırmakta yoğunlaşıyor. Bunun içinde KOBİ dediğimiz küçük ve orta ölçekli işletmelere yaygın hizmet de önemli yer tutuyor.

İşte bu nedenle bildiğimiz kadarıyla, Akbank, Garanti Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Fortis, HSBC gibi daha da büyümek için stratejiler çizmeye çalışan bankaların hepsi, gözünü Halk Bankası’nın satışına dikmiş durumda. Şu anda bankaların ne kadar değerli olduğu ortada. Hem Türkiye’ye girmeye çalışan yabancılar, hem ülkeye girip de büyümek isteyen yabancılar, hem de yabancı ortak alıp büyümeye çalışan yerlilerin, böyle bir satışta öne geçebilmek için, çok uygun fiyatlar teklif edeceğini de herkes biliyor.

Bizce 2006 yılı sonu Halk Bankası’nın gerçek değer açısından geç bir tarih olabilir. Hele ki seçim öncesi ‘karışabilecek piyasa’ ve ‘kullanılmış bir banka’ imajı nedeniyle, bu fiyatların bulunamayacağı da ortada. Halk Bankası bizce şu an satılacak en iyi konumda ve satılmasıyla elde edilecek gelir, tepe noktasında. Halk Bankası satışında geç kalınırsa, hem ‘siyasilerin ekonomiye elini sokması’nı hortlatacağı için, hem de kamu gelir kaybı nedeniyle yazık olur.
Yazarın Tüm Yazıları