Haftaya alternatiflerle başladık

HAFTAYA piyasalar için alternatiflerle başladık. Almanya’daki Sosyal Demokratlar’ın büyük yenilgisi ve erken seçim kararı, piyasaları şok ederken, arkasından Turkcell’in çoğunluk hisselerinin Sonera’ya satış işinin durduğunun açıklanması işin tuzu biberi oldu.

Almanya seçimleri ve bu hafta sonu yapılacak Fransa’daki referandumdan hayır çıkma ihtimalinin hálá yüksek olması, piyasalarda birdenbire, ‘AB yolunda risklerin arttığı’ biçiminde algılanmaya başladı. Ve piyasalar bu risklere tepkilerini hemen verdiler... Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde, yani Başbakan Schröder’in evinde yapılan seçimlmlerde, Sosyal Demokratlar’ın 39 yıllık iktidarının sona ermesi, Hıristiyan Demokratlar’ın yüzde 45 oranında oy alarak birinci parti haline gelmesi, Almanya’yı şoke ettiği gibi Türkiye’yi de derinden etkiledi. Çünkü Hıristiyan Demokratlar Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı çıkıyorlar. Sosyal Demokrat Parti’nin bu gelişme üzerine gelecek yıl yapılacak seçimleri öne alacağını, bu yıl sonbaharda seçim kararı verileceğini açıklaması, Türkiye’nin tedirginliğini iyice artırdı. Şimdi piyasalarda en korkulan senaryo, Almanya’daki seçimlerin Türkiye’nin üyelik müzakerelerine başlaması beklenen 3 Ekim tarihinden önce yapılma kararının alınması. O zaman Türkiye’nin AB üyeliğinin iyice zorlaşacağından korkuluyor. Buna karşılık 3 Ekim’den önce seçim yapılsa bile yeni hükümetin kurulmasının uzayacağı, yani 3 Ekim’deki bakanlar toplantısına Sosyal Demokratlar’ın hükümetinde gidileceği yolunda beklentileri dillendirenler yani korkulmaması gerektiğini söyleyenler, hayli çoğunlukta. Buna karşılık Fransa ve Hollanda’da yapılacak AB’nin genişleme sürecine ilişkin referandumlardan ‘hayır’ çıkma ihtimali hayli yüksek. Fransa’da hayır oylarının son yoklamalarda yüzde 53, Hollanda’da ise yüzde 60 olduğu belirtiliyor. Yani bu iki ülkeden hayır oyu çıkmasına bir de Almanya’da Hıristiyan Demokratlar’ın iktidar olması eklenince piyasalar ister istemez tedirgin oluyor.

Piyasaların tedirgin olduğu şey; Türkiye’nin dışarıdan gelen bu etkiler nedeniyle, AB perspektifini yitirmesi. İçerde AB karşıtlığının güçlenmesinin yanı sıra, dışardan da referandum tam o anlama gelmese de ‘Türkiye’yi istemiyoruz’ şeklinde algılanacak. Bu mesajların artmasının ekonomiyi de derinden etkilemesinden korkuluyor. Piyasalar doğrudan yabancı sermaye girişi başta olmak üzere ekonomideki iyileşmenin tersine dönmesinden, buna ABD’den gelecek kötü haberler eklendiğinde, kısa vadeli sermaye hareketlerinin de geri dönüşünün başlamasından ister istemez tedirgin oluyorlar.

TURKCELL İZLENİYOR

Türkiye’nin, artık IMF’nin de ‘kayda girsin’ diye itiraf ettiği gibi, yüksek cari açıklarını ekonomideki iyileşme olmadan pek sürdüremeyeceği ortada. Yani cari açığın finansmanı için dışarıdan gelen paranın kesilmesi, içerdeki dengeleri değiştirebilir.

Bu nedenle dışardan yabancı sermaye girişi kritik önem taşıyor. Turkcell’in çoğunluk hisselerinin Sonera’ya satışından Türkiye’ye girecek para 3,8 milyar dolar olarak hesaplanıyordu. Ancak dün Çukurova Grubu bir açıklama yaparak, 23 Mayıs’ta Sonera ile görüşme süresinin dolduğunu belirtti ve ‘kontrol değişikliği sonucu doğurmayacak’ ihtimaller üzerinde çalışmalara başlayacağını açıkladı. Bu da piyasaları tedirgin etti. Ama Çukurova TMSF’ye borcunu düzenli öderse bu risk ortadan kalkar.

Evvelden beri Ruslar’ın Sonera’nın teklifinden daha iyi bir teklifle geldiği konuşuluyordu. Ancak Çukurova ‘kontrol değişikliği sonucu doğurmayacak’ nasıl bir talep aldı bilemiyoruz. İşin içine Ruslar’ın yanı sıra başka kaygılar girdi mi, yani ulusal bir şirket olmayı devam ettirmesi yönünde bir telkin ve plan mı girdi, şimdilik bilemiyoruz ama bir şeyler döndüğü de kesin. Bakalım bu işin sonu nereye varacak.

Kısacası; piyasalarda risk unsurları artmaya başladı. Ve bu yaz ayları sıcak geçeceğe benziyor. Umarız bu risklere, af gibi, tarıma sübvansiyonlar gibi, hükümetin genel çizgide yapacağı sapmalar da eklenmez. Bir de yeniden popülizme kayarsak işimiz hayli zor olur.
Yazarın Tüm Yazıları