Gerilim artıyor hükümetin hata payı azalıyor

FRANSA Başbakanı Villepin’in Türkiye’nin Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine başlamadan önce Güney Kıbrıs’ı tanımak zorunda olduğunu açıklaması, Yunanistan ve Avusturya gibi ülkelerin bu tavrı desteklemeleri, son olarak da Almanya’dan benzer seslerin çıkması, AB cephesinde iplerin gerildiğini gösteren önemli örnekler.

Buna karşılık AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Rehn başta olmak üzere, AB yetkililerinin ek protokolün imzasıyla müzakerelerin önünün açılmış olması gerektiğini açıklaması ortamı yumuşatıyor ama gerginliği tümüyle gideremiyor. Türkiye’nin müzakerelere başlamasının engellenmesi için tüm ülkelerin bu yönde görüş birliğine varması gerektiği için, Türkiye’nin 3 Ekim’de müzakerelere başlamasının engellenemeyeceği görüşü hakim.

İşte bu nedenle kısa vadeli perspektifle hareket eden, yani 3 Ekim’i düşünen piyasalar bu gerilimden şimdilik fazla etkilenmiş gözükmüyor. Aslında etkilenmemesinin en önemli nedeni kısa vadeli fon akışının hızla devam etmesi. İşte bu yüklü fon girişi nedeniyle kurlar, Merkez Bankası müdahalelerine rağmen, düşmeye devam ediyor, borsa da yükselmeye...

ZAMANI GELİNCE PİYASAYA YANSIR

3 Ekim için bir sorun gözükmezken, tarama süreci sonrasında her konu başlığına ilişkin müzakerelere başlanması için AB içinde oy birliği gerekmesi, 3 Ekim’in hemen sonrasında Türkiye’nin işinin hayli zor olacağını gösteriyor. Ama piyasalar, şimdilik, buna bakmıyor. Zamanı gelince biriken bu gerilimin piyasalara yansıması kaçınılmaz olacak.

Kısacası; AB cephesinde Kıbrıs sorunu, sürekli olarak bir gerilim noktası oluşturmaya devam edecek gibi gözüküyor. Sadece Kıbrıs değil, özellikle Fransa ve Almanya’nın önümüze çıkaracağı başka bahaneler de olacak ve bu süreç oldukça sıkıntılı geçecek.

Sadece AB konusu değil, önümüzdeki dönem gerilimi artıracak potansiyel başka konular da bulunuyor. Sıkıntıyı artıracak konuların başında kurların düşük seyri ve cari açık başta gelecek.

Misyonları ‘bilimsellik değil iyimserlik’ olan yazarların da nihayet cari açıktaki büyümeyi görmeleri ve ‘tehlike var’ demeleri bile, gerilimin artmaya başladığının iyi bir göstergesi.

YAPISALLAR TAMAMLANMALI

Sürekli düşük kurdan yakınan ve bu nedenle ‘yalancı çoban’ muamelesi gören ihracatçıların yeniden seslerini yükseltmeye başlamaları da bir gösterge... Özellikle TL cinsi girdi kullanan, tekstil gibi ihracat kalemlerinde önümüzdeki dönem sıkıntıların artması sürpriz olmamalı...

Yıl sonu yaklaştıkça bu seslerin yükselmesi kadar, cari açığın çok büyük rakamlara varacağının kesinleşmesiyle ‘finanse ediliyorsa cari açık sorun değildir’ edebiyatının artık son bulmaya başlaması da, kimse için sürpriz olmamalı.

Hükümet imam hatip gibi, YÖK gibi siyasi gerilim yaratacak projelerini hayata geçirme gibi bir hataya düşerse, potansiyel ekonomik sorunlara önemli siyasi sorunlar da ekleyecek demektir.

Hükümetin bazı gerilim alanlarında inisiyatifi var ama bazılarında olmayabilir. İşte bu nedenle kendi inisiyatifindeki potansiyel gerilim alanlarını iyi görmesi ve zaten dışarıdan gelecek risklere içeride yenilerini eklememesi gerekiyor.

Gerçekten hem siyasi hem ekonomik olarak bir çok gerilimin artık kendini iyice hissettirip, piyasalara etki edeceği bir döneme giriyoruz. Önümüzdeki dönem Hükümetin ve ekonomi yönetiminin, eskiye kıyasla hata yapma payının giderek azaldığı bir dönem olacak.

İşte bu nedenle, belki de en iyisi, eylül ayında TBMM’nin toplanıp, başta sosyal güvenlik yasası ve veto edilen bankacılık yasası maddeleri olmak üzere, geciken yapısal tedbirleri hemen tamamlaması, IMF’yle ilişkileri daha fazla gecikmeden rayına koyması olacak.

Böylesine kritik dönemlerde, hata yapma payı azalırken, zaman geçirme lüksü de kalmaz.
Yazarın Tüm Yazıları