Gelberi’nin ardından piyasalara bakış

ALİ İhsan Gelberi’nin cumartesi günkü cenaze töreni kalabalıktı; bankacı arkadaşlarının yanı sıra, eski bürokrat arkadaşları, ekonomi gazetecileri, akrabaları Zincirlikuyu Camisinin avlusunu, tatil gününde, doldurmuşlardı.

Haberin Devamı

Sabah evine gittiğimde, eşi Suzan sarılıp, “Bu senin arkadaşın ne yaptı bize, niye yalnız bıraktı” diye ağladı. Gerçekten de, o kadar genç gitti ki...
Ailesi, dostları için zor olacağı kesin ama bence iktisat alemi ve piyasalar için de ciddi bir boşluk doğacak. Hayat devam edecek, sonuçta olan gidene olacak, doğru..
Piyasalar da o kadar büyük ki, O’nun boşluğu bir süre sonra belki aranmayacak. Ancak öylesine eksiklikler doğar ki; bunu somut biçimde hemen görmezsiniz. İlkesel bir boşluğu doldurdukları ve sayıları fazla olmadığı için, O ve onun gibiler, sonraları çok daha iyi anlaşılacak, doldurdukları boşluk somutlaştığında çok daha iyi görülecek kişilerdir.
İşte piyasalar için Ali İhsan Gelberi ve onun gibilerinin yaratacağı etki de buna benzer bir etki olacak. Cenazee gelenlerin çoğu Ali İhsan’ın değerinin, dolayısıyla yaratacağı boşluğun farkındaydılar. Örneğin oradaki gazeteciler, finansal gelişmeler hakkında başları sıkıştıklarında Ali İhsan’ın gerçekten gelişmeler hakkında doğru bildiklerini, hiç üşenmeden ve özledikleri gibi “mütevazi” biçimde, tepeden bir tavır takınmadan kendilerine anlatmaya çalışacaklarını bilirlerdi. Doğruyu ararken güvenebilecekleri sayısı az uzmanlardan biriydi Ali İhsan Gelberi.
Son yıllarda biraz yumuşamıştı ama Ali İhsan ekonomiyle ilgili doğrular konusunda hala çok sertti. Dışarısını iyi izler, bürokrasiden geldiği için içeride alınacak tavırlar konusunda sağlıklı analizler yapardı. Ali İhsan’la tartışılırdı ama daha çok güvendiği insanları dinler, onlarla daha rahat tartışabilirdi. Görüş ayrığı o kadar önemli değildi Onun için, ama özellikle bildiği, gördüğü halde doğruları söylemeyenlere karşı daha sertti. Doğruları söylemeyi bir sorumluluk olarak görür, bunu yapmayanları bazen abartılı biçimde suçlardı. Onun için hem eski bürokrat arkadaşları hem de bazı gazeteci ve bankacı arkadaşlarıyla, daha çok üslup nedeniyle sıkıntılar yaşamıştı. Ama herkes de iyi bilirdi ki; Ali İhsan inandığı şeyleri, üslubu sert olsa da, söylemeden edemezdi, dürüsttü...

Haberin Devamı

SIĞLAŞAN TARTIŞMA ORTAMI

Haberin Devamı

Birikimliydi, zekiydi, hep başka açıdan bakmayı ve detayı görmeyi sever, kalıpları sorgular, sezdiğinin üzerine inatla gider, bu nedenle de ciddi, sağlıklı analiz ve tahminler yapabilirdi. Bir başka deyişle korkarak ve sinerek doğruları düşünme ve tartışmanın olamayacağını, bu tavrın uzun vadede insanı ve toplumu sakat hale getireceğini bilir ve bunu hayatında uygulamaya çalışırdı. Bu tabi ki mevcut iklimde tepki çeken bir tavırdı, Ali İhsan da kendini üslup olarak biraz törpüledi ama temel düşünce biçiminden taviz vermedi.
Bu sancılı ve sıkıntılı bir süreçti ve belki de bu kadar erken gitmesinde, en çok da kendini yoğun biçimde sorgulayan kişilik yapısı önemli etken oldu.
Ali İhsan Gelberi, evvelden beri “Birikimden çok pazarlamaya prim veren” ve son dönemde buna sinikliği de ekleyerek, entelektüel tartışma ortamının iyice sığlaştığı piyasada aykırı bir sesti...Belki de cenazede olanların çoğu, gazeteciler de dahil, “ben söylemeyeyim başıma bela gelir” dedikleri sözleri Ali İhsan’ın açıklıkla söylemesiyle rahatlarlardı.
İşte en çok da cesaretle düşünülüp söylenmeyenlerin yaratacağı sıkıntılar, ileride Ali İhsan’ın yaratacağı boşluğun somut biçimde anlaşılmasına neden olacak.
Kendini anlayan, iyi bir insan ve yönetici olarak saydığı Ergun Özen’i zor durumda bırakmamak için tavrını yumuşatmıştı. Ali İhsan’a yakışır biçimde, gösterişsiz ama nitelikli cenaze töreni ile Özen ve Kurumu da onu saydığını gösterdi..

Yazarın Tüm Yazıları