Paylaş
Soma’daki maden kazasında nedenler ortaya çıktıkça, zaten sakat kurulan sistemi ve sistemi zorlamanın yol açtığı sonuçları açıkça görüyoruz.
Soma faciasının nedeni çok açık; madendeki üretim koşulları insan yaşamını gözetmeyen, bu konudaki önlemler için çıkacak maliyetten kaçan bir anlayışla oluşturulmuş ve madeni işleten özel sektöre “ne yaparsan yap; fazla üretim yap,çok kazan” anlamına gelen mantık sunulmuş. Yani çalışanın hayatını, sağlığını gözetmeden, karın maksimizasyonu için bir mekanizma oluşturulmuş ve bu sakat mekanizma, göz göre göre zorlanmış.
Bunun sorumluluğu elbette bu sistemi getiren devlete ve devleti yönetenlere aittir. Şu kadarını söyleyeyim; bundan önceki Hükümetler de gerekli özeni göstermediler ama son yıllarda oluşturulan bu sistemin içinde insan hiç yok. Yani bunun adı çok açık; vahşi kapitalizm koşulları. Yani Başbakanın kazayı 1860’ların İngiltere’sindeki maden kazalarıyla kıyaslaması rastlantı değil.
Bu sakat madencilik sistemini oluşturan siyasi tercihler. Yani Hükümet fak-fuk-fon kanalıyla oy için herkese kömür dağıtırken, bu sübvansiyonun zararını azaltmak için, kömür işletmelerine “ne yapıp edip üretimi artırarak zararını azalt” görevi vermiş. Bunu yaparken madencinin sağlığı, iş güvenliği koşulları sözde kurallara bağlanmış ama kurallara baktığınızda, sosyal güvenlik uzmanının patrona bağlı olması gibi, istismar yollarını da açık bırakmış. Yani sözde kalacak kurallar koymuş, özel sektör de bunu istismar etmiş ...
Bir yandan Soma kazasının nedenlerini tartışırken öte yandan bugün yapılacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz indirimi kararı alınıp alınmayacağını tartışıyoruz. İkisini bir arada düşününce de, mevcut mekanizmaların zorlanmasının kazalara yol açma riskinin ortak olduğunu görüyorsunuz.
Merkez Bankası’nın Hükümetin baskısı altında karar vermekte zorlandığı, çok açık bir gerçek. Faiz artırınca Başbakan başta olmak üzere, bazı bakanlar ve Başbakana yakın medya açıkça Merkez Bankası yönetimini suçluyor. Faiz indirince de hep birlikte alkışlıyorlar. Ancak dikkat edin; Merkez Bankası ne kadar faiz indirirse indirsin, doymuyorlar; hala çok fazla indirim yapılabileceğini söylüyorlar.
LİMİTLERE GELİNDİĞİ ANLAŞILMALI
Çünkü ekonomi mantığı; milli görüşten kalma. Başbakanın “faizi indir enflasyon da iner” sözü, literatüre ters olmasına rağmen, yakınları tarafından şiar edinildi. Şartlar ne olursa olsun faiz indirimi isteniyor. Enflasyon yeniden çift haneye çıkacakmış, eksi faizmiş, ne gam.
Bu aynen “ne yaparsan yap mümkün olduğunca fazla kömür çıkar” mantığı. Yani “koşullar önemli değil; sen benim dediğimi yap yeter” deniyor..
Elbette finansal sektör maden sektörü gibi değil, çok daha gelişmiş, kontrol mekanizmaları olan, erken uyarıları iyi işleyen bir sektör. O nedenle bir kere zorlamakla hemen kaza olacak değil. Ancak bankacılık sektöründe de gaz biriktiğini, sınırlarda dolaşıldığını, artık fazla zorlamaya gelmeyeceğini de görmek gerekiyor. Merkez Bankası geçen PPK toplantısı sonrası piyasa oyuncuları ile yaptığı toplantıda yarım puanlık indirim mesajı vermişti. Ancak piyasalar değişti ve faiz indirme ihtimaline karşı piyasalar kurları artırarak sinyal verdiler.
Bu arada aynı ses “yeniden faiz indirimi şart” demeye devam etti. Merkez Bankası bugün Hükümetle fazla çatışmayayım diye, bu koşullara rağmen faiz indirim kararı verebilir. Faiz indirirse hemen kaza çıkar mı derseniz; çıkmaz. Ancak küresel gelişmelere bağlı kaza limitlerine doğru gelindiği de açık.
Paylaş