MERKEZ Bankası’nın önceki gün yaptığı “faiz indirebiliriz” açıklaması piyasalarda epeyce yankı buldu. Bu açıklamanın ardından bono faizlerinin düştüğü görüldü ama piyasaların bu mesajın gerçek olabileceğine olan inancının zayıf olduğunu görüyoruz.
Merkez Bankası, kabaca; mevcut koşulların devam etmesi halinde düşük faiz sürecinin devam edeceğini, ancak küresel ekonomideki durgunluğun derinleşmesi, bunun içeriye de yansıması halinde, yeni bir faiz indirim hareketine de başlayabileceğini söyledi.
Peki, yeni bir faiz indirim hareketinin başlaması için gereken koşullar nedir diye baktığınızda ise, indirimin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
O nedenle Merkez Bankası’nın bu açıklamasının piyasalara mesaj vermekten çok ihracatçılara ve Hükümete verilmiş bir mesaj olabileceği söyleniyor.
Bu açıklamanın Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın ihracatçılarla yapacağı toplantının öncesine denk gelmesi, ilginç bir zamanlama. Onun da ötesinde 12 Eylül’de yapılacak referandumun da Merkez Bankası’nın verdiği mesajda etkili olabileceği yani hükümetin kullanabileceği bir argümanı ortaya koymuş olabileceğini söyleyenler de var.
Bence Merkez Bankası yönetimi ihracatçılarla gerginliğin azaltılması için böyle bir ibareye açıklamada yer vermiş olabilir ama referandumu düşünerek bu açıklamayı yapmış olabileceğini sanmıyorum. Zaten böyle bir kaygıyla da hareket ediyorsa, Merkez Bankası yönetiminin mevcut saygınlığı boş yere kazanılmış demektir...
Merkez Bankası’nın faiz indirmek için ortaya koyduğu koşulları biraz açtığınızda, her şeyden önce küresel ekonomideki durgunluğun iyice derinleşmesi gerekiyor. Bu tehlikenin son günlerde çok ciddi olarak tartışıldığını ama yeni bir durgunluğu önlemek amacıyla, piyasaların rahatlatılması için ek önlemlerin gündemde olduğunu hatırlayalım. Zaten beklenen bu tehlike gerçekleşirse, ikinci dip ve getireceği sonuçlar çok daha ağır olacaktır. ENFLASYON HEDEFLEMESİ
Bunun ardından aynı durgunluğun benzer ölçüde içeriye de yansımış olması da gerekiyor. Halbuki iç talebin küresel ekonomiye kıyasla daha canlı olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki yılın ortasına kadar devam edecek bir seçim dönemi var ve böyle bir süreçte iç talebin daha da kısılmasına izin verilmesi, bence düşünülemez.
Başka bir deyişle; referandum sonuçlarının dozunu belirleyeceği bir seçim ekonomisi uygulanması kaçınılmaz. Yani Merkez Bankası’nın indirim için belirttiği, iç talebin de önemli ölçüde kısılması noktasına gelinmesi çok uzak bir ihtimal. En azından önümüzdeki yıl ortasına kadar, seçimler yapılıp bitene kadar, böyle bir ortamın oluşacağını sanmıyorum.
Enflasyon hedeflemesi yapan bir Merkez Bankası’nın faiz indirmesi o kadar kolay bir uygulama olamaz. Enflasyon için konulan hedef yüzde 5.5 olduğuna göre, Merkez Bankası’nın faiz indirim kararı alabilmesi için, enflasyonun yüzde 5.5’in altına ineceğinin çok açık biçimde görülmesi gerekir. Geçici olarak değil, yapısal olarak enflasyonun yüzde 5.5’in altına ineceği kesinleşirse, ancak o zaman Merkez Bankası’nın faiz indirimi gündeme gelebilir.
Bu kanı oluşmadan yapılacak bir faiz indirimi, doğrudan Merkez Bankası’nın kredibilitesine vurulmuş bir darbe olacağı için de çok hassas bir karar olacak.
Ayrıca, sonuçları açısından da faiz indiriminin çok tartışmalı olacağı açık.
Yani Merkez Bankası’nın faiz indirimine başlayabileceği yönündeki açıklamasının hayata geçmesi, söylendiği kadar kolay değil...