Paylaş
Belki de tam böyle bir dönemde, yani krizden çıkış sürecinde büyümeci ve gevşek para politikalarının güçlendirilerek sürmesi gerektiği yönündeki taleplerin arttığı bir dönemde, enflasyonla mücadeleyi hatırlamamız gerekiyor.
Enflasyonla mücadele konusunda Türkiye’deki en radikal iktisatçılardan biri olan, aynı zamanda uzun zamandır Bankalar Birliği Genel sekreterliği yapan Doç. Dr. Ekrem Keskin ile enflasyon açısından gidişatı konuşuyoruz.
Keskin, kesin bir dille “Enflasyon, düştüğünde asla merhamet edilmemesi gereken ciddi bir tehlikedir” diyor.
Merkez bankalarının piyasalarda uzun süre kalması ve sınırsız likidite imkanları sağlamasının, risk algılaması ve kaynakların doğru kullanılmasını olumsuz etkilediğini hatırlatan Keskin, “Merkez bankalarının asıl hedeflerinden uzaklaşmaları uzun dönemde istikrarın tesis edilmesini zorlaştıracağı gibi, beklentilerin de yanlış oluşmasına ve yönlenmesine neden olabilecektir” dedi. Çünkü enflasyonun yükselmesi durumunda enflasyonun borçluların borçlarını reel olarak azaltmalarına imkan vereceğini ama alacaklıların durumunun daha olumsuz etkileneceğini ve bu durumdan en fazla tasarruf sahiplerinin zarar göreceğini hatırlattı. Ulusal paraya duyulan güvenin azalması, paranın satın alma gücünün veya değer saklama işlevinin zayıflamasının makro ekonomik istikrarı tehdit edecek ve güven kaybını da yol açarak daha olumsuz sonuçlara da neden olabileğini kaydeden Ekrem Keskin, “Enflasyonun yükselmesi beklentileri olumsuz etkileyerek, gelecek dönemde reel faiz oranlarının da yükselmesine neden olduğu ölçüde beklentilerdeki bozulma, büyümeyi desteklemek yerine engel çıkaracaktır” diyor.
Yani büyümeyi sağlayacağım derken enflasyonu gözardı etmenin, sonunda gelip büyümeyi vuracağını hatırlatıyor.
EĞER UNUTURSAK...
Finansal istikrarın iki yolla zayıflayacağını, birinci yolun “düşen enflasyona merhamet etmek” olduğunu kaydeden Ekrem Keskin, “merkez bankasının kötü durumlarda piyasaları korumak üzere gerekli likiditeyi vereceğini teyit eden açıklamalarının neden olacağı beklentilerin yarattığı ahlaki çöküntüleri” de diğer yol olarak saydı ve bunun da aşırı risk alınmasına neden olacağını söyledi. Bu yaklaşımın maliye politikalarında yanlışlıklara neden olacağı görüşünü belirten Keskin, sürdürülebilir olmayan maliye politikalarının para politikalarını da olumsuz etkilediğini ve orta dönemde daha yüksek enflasyon beklentileri ile belirsizliğe neden olacağının da aşikar olduğunu söyledi.
Krizin etkilerinin hafifletilmesini amaçlayan genişleyici maliye politikaları sonucunda, ülkelerin son derece ciddi düzeltmeler yapıp borç düzeyini azaltacak önlemler almak zorunda kalacağını kaydeden Keskin ”Bu durumlarda hükümetlerin önceliği mali disiplinin sağlanmasına yönelik politikaların uygulanması olmalıdır, ki büyüme sürdürülebilsin” şeklinde konuştu.
Krizin henüz sona ermediğini, krizin artçı şoklarının ne tür sonuçlara yol açabileceği konusunda belirsizliklerin sürdüğünü kaydeden Keskin, istikrar ve güvenin sağlanması ve korunmasında referans politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Keskin, bu politikaları ise “Fiyat istikrarını gözeten tavır, hükümetlerin bütçe ve borç ile ilgili yaklaşımları ve bankacılık sisteminin sağlıklı bilanço yapısı” olarak sıraladı.
Özetle, enflasyonla mücadeleyi unutursak, başımız büyük belalara girebilir.
Paylaş