MERKEZ Bankası Başkanlık krizi kamuoyunu o kadar meşgul ediyor ki; arada birçok önemli haber, deyim yerindeyse, güme gidiyor.
Geçen hafta ilgimizi çeken haberlerden biri, satır aralarında kalan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sanayi Odası’ndaki (İSO) enerji özelleştirmelerine ilişkin sözleriydi. Bu toplantıda sanayicilere fırça atınca, bu konu öne çıktı ama Başbakan’ın enerji ile ilgili söyledikleri de bizce çok çarpıcıydı.
Başbakan Erdoğan, İSO Başkanı Tanıl Küçük’ün enerji özelleştirmesinde ısrarlı olmasını eleştirip, "Biz de özelleştirme için çalışıyoruz ama siz de özelleştirilince çok daha fazla ağlayacaksınız, bunu böyle bilin" demiş. Daha sonra kendi başından geçen bir olayı aktarıp, İstanbul’un Anadolu yakasında özel olan dağıtım şirketinin kendilerine çıkardığı zorlukları anlatmış. Başbakan, ardından da "Enerji dediğimiz olay hiçbir şeye benzemez, bir gün kesinti olsa devlete bağırıyorsunuz. Özel sektör olunca ne yapacaksınız? Mahkemeye gideceksin. Oradan alacağın netice de hak getire..."
Bu sözlere baktığınızda, bırakın mahkemelere bir başbakan olarak söylediğini, enerji konusunda Başbakan Erdoğan’ın gerçekten yanlış bilgilendirildiği ortaya çıkıyor.
Peki yanlış bilgilendirme nereden geliyor derseniz; bizce Enerji Bakanlığı’ndaki devletçi bürokratlardan ve sık sık Başbakan’la görüştüğü için, bakandan kaynaklanıyor, olabilir.
Başbakan bu açıklamayı hem de ne zaman yapıyor biliyor musunuz, bu hafta TBMM’de görüşülecek elektrik dağıtım özelleştirmesine ilişkin yasa değişikliklerinin hemen arifesinde...
Evet, Özelleştirme İdaresi tüm hazırlıkları tamamladı. Bu hafta gerekli yasanın çıkması ve hemen ardından ihalelere başlanması bekleniyor. Özelleştirme İdaresi yetkilileri, yasa çıkar çıkmaz ihalelere başlayacaklarını, ihale için duyuru metinlerinin bile tamam olduğunu, bir an önce başlamak istediklerini söylüyorlar.
Özelleştirme İdaresi önümüzdeki dönemin en önemli özelleştirmesini dağıtım özelleştirmeleri olarak görüyor. Regülasyon için yani özelleştirildikten sonra sıkıntı çıkmaması, tüketicinin korunması, rekabetin sağlanması için çok çalıştıklarını ve başarıya ulaşacaklarını söylüyorlar. Ama Başbakan çıkıp, "özelleştirilince ağlamayın" deyince herkes şaşırdı. Öyle ya, Başbakan bunu söyledikten sonra o yasa nasıl geçecek, geçse nasıl uygulanacak?
ŞİMDİ YAPIN BAKALIM ÖZELLEŞTİRMEYİ
Her şeyden önce Başbakan’ın yanlış bilgilendirildiğinin en önemli kanıtı, enerji sektörü özelleştirilen ülkelerde fiyatların artmayıp, aksine düştüğü. Hem ihaleye çıkılırken uzun bir süre enerji fiyatları önceden belirlenmiş olacak. Yani artış olmayacağı kesin.
Bunun yanısıra kayıp kaçak oranları çok düşecek. Başbakan’ın, yakındığı Anadolu yakasında kayıp kaçak oranı yüzde 10 iken, Avrupa yakasında aynı oranın yüzde 26 olduğunu, acaba biliyor mu? Dağıtım özelleştirilirken sermaye yapısı güçlü şirketlere satılması planlanıyor ve özel sektör kayıp kaçak oranını azalttıkça kárı artacağı için buraya yüklenecek. Düşünsenize, yüzde 1 kayıp kaçağı azaltmak demek, 160 milyon dolar tasarruf demek. Siz enerji sıkıntısı gelecek derken, buradan sağlanacak tasarruf yeni yatırımlara bedel. Ayrıca yatırım ve fiyat şartları ihale koşullarından. Tüketici mağdur eden şirketten bu hakkı alınacak.
Başbakan’a bu argümanı ileri sürürken örnek gösterdiği Çeaş-Kepez ile bu uygulamanın bir ilgisi bulunmadığını da birilerinin anlatması lazım.
Ama bu mantık sürdüğü müddetçe, Türkiye’de gerekli olan enerji özelleştirilmesi yapılamaz. AB ile uyumun şartları da yerine getirilemez. Üretim için Enerji Piyasası Üst Kurulu (EPDK) şirketlere lisanslar verdi ama kimse enerji üretimi için yatırıma başlamıyor. Nedeni de işte bu mantık. Yani devlet bu işten elini çekmeyecek, piyasaya bırakmayacak, direniyor imajı veriliyor ve bu güvensizlik oluşturuyor. O nedenle lisans alanlar şimdilik bekliyor.
Başbakanın AKP’nin acil eylem planında, ulusal programda, hükümet programında, enerji sektörü reformu ve özelleştirme stratejisi belgesinde, eylem planlarında yer almasına rağmen, enerji özelleştirmesine bu şekilde yaklaşması, bizce anlaşılamaz bir çelişki.