SEÇİMİN ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “balkon konuşması”nı herkes gibi, ben de çok yakından takip ettim. Vereceği siyasi mesajların yanısıra, ekonomide yapılacaklar konusunda bir ipucu bulabilir miyim dedim ama somut işaretler göremedim.
“Seçim zaferinin ardından, Başbakan Tayyip Erdoğan ekonominin soğutulması için gerekli kararları alacak mı?” sorusu, piyasaların en çok merak ettiği konu. Tabi alacaksa dozunun ne olacağı, ne zaman alacağı da büyük merak konusu. Balkon konuşmasından anladığım kadarıyla, Başbakan Erdoğan ekonominin gidişatını bozmak istemiyor. “Devam eden ve yeni başlayacağımız yatırımlara duraklamadan, hızla devam edeceğiz” mealinde söylediği sözler, bence Başbakanın ekonomi yönetiminden gelecek talep ne olursa olsun, kolay kolay ekonominin soğutulmasına razı olmayacağını gösteriyor. Bir başka deyişle acı reçete anlamına gelecek soğutma tedbirlerini hemen alma ihtimali, bence düşük. Piyasalar bu yöndeki gelişmeleri yakından takip edecek. Özellikle yeni Kabine’nin kurulmasından sonra TBMM’de güvenoyuna gidilirken sunulacak ekonomik program, piyasaların dikkatle izleyeceği bir metin olacak. Buradan alınacak tedbirlerin dozu ve zamanlaması ortaya çıkacak. Peki, Başbakan’ın alınacak tedbirlerin zamanlamasında gecikme ihtimali ve dozunu düşük tutma tehlikesi neden oluşuyor? Her şeyden önce tüm politikacıların büyüme yanlısı olduğunu, büyümeden kolay kolay fedakarlık etmeye yanaşmadıklarını söylemek gerek. Belki de yaptıkları işin doğası bunun gerektiriyor. Başbakan da işler iyi giderken, büyüme sürerken, somut olarak bir tehlikeyi de görmediği için, frene basmak ve biran önce ekonomiyi soğutmak konusunda çekimser davranabilir. Yanı sıra, bence Başbakan, toplumu kamplaştırarak, gererek oylarını artırdığını bir kez daha teyit etti. Bu da, Başkanlık idealini yerine getirirken, arada yeniden bir gerilim çıkararak, oylarını maksimize etme düşüncesini pekiştiriyor olabilir. Bunun en iyi yollarından birini, önümüzdeki yıl bir “referandum” yapmakta bulma ihtimali bir hayli yüksek. Yani önümüzdeki yıl yapılma ihtimali olan bir referandum, Başbakanı ekonomiyi soğutma konusunda iyice caydırabilir. GECİKİLİRSE SORUN OLUR Peki, tedbir almadan ekonomi bu şekilde yoluna devam edebilir mi? Bence edemez... Başta Ali Babacan olmak üzere, bu hızla yola devam edilemeyeceğini ekonomi yönetimi de görüyor. Dünkü cari açık rakamları da, zaten ekonomiyi soğutma ihtiyacının acilleştiğini bir kez daha ortaya koydu. Buna rağmen Babacan’ın Başbakanı ikna edememe ihtimali bir hayli yüksek. Daha önce de gördüğümüz gibi; Başbakanın kafasına yatmayınca ekonomi yönetimi ne derse desin, gerekli kararları almayı reddedebiliyor. Başbakan ekonomik tedbirleri biran önce uygulamaya koymaya, dozunu gerektiği kadar yüksek tutmaya yanaşmazsa ne olur? Kimsenin şüphesi olmasın ki; yavaş yavaş biriken riski yumuşatmazsak, ekonominin gazını hemen almaya başlamazsak, sonunda ani ve sert piyasa hareketleri görme ihtimalimiz yüksek. Bu hızla yola devam edersek, bir gün karşımıza çıkacak olan, başta FED olmak üzere küresel piyasadaki faiz artış hareketinin, ülkeden hızlı sermaye çıkışına neden olması kaçınılmaz. İşte o zaman, yani ani piyasa hareketleri sonrasında, Başbakan somut olarak tehlikeyi göreceği için, geciktirdiği kararları almak zorunda kalacaktır. Umarım Başbakan, ‘kendisine yüzde 50 oy kazandıran büyük seçim zaferinin ardında, ekonomik gelişmelerin yattığını’ görüyordur ve başarılarını devam ettirmek için biran önce ekonomiyi soğutma kararlarına başlamayı kabul eder...