Ekonomide ‘Milli Görüş riski’ de artıyor

PİYASALARIN kabul ettiği gerçek; hükümetin ekonomideki başarısında Kemal Derviş döneminde getirilen sistemi devam ettirmesinin payı çok yüksektir.

Haberin Devamı

Yani korkulan olmamış, “milli görüş ideolojisi” ekonomi yönetimine hakim olmamış, küreselleşmeye entegrasyon için getirilen sistem devam etmiştir. Burada büyük pay ise bir önceki dönemde yetişmiş olup kritik görevlere getirilen üst düzey bürokratlar ile işin özünü kavrayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a aittir.
Geçen gün sözünü ettiğim bu bürokratlardan birinin “Artık bu ekonomik uygulamalar bizim uygulamalarımız değil, politika aynı değil” dediğini duydum.
Geçmişe dönüp baktığımda Babacan’ın isteyip de uygulatamadığı “mali kural” uygulamasının ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu, Başbakanın inadı nedeniyle uygulanmadığı için ne kadar çok şey kaybedildiğini düşündüm. Eğer ‘hazır bulup, uyguladı’ politikaları devam ettirmek ve ekonominin temellerini sağlamlaştırmak için bu adımı atabilseydi, hükümet o zaman ayakları üzerinde duran bir ekonomiyle küreselleşmeye adım atabilecekti, yapmadı.
Çünkü Başbakan kendine bu kadar oy kazandıran ekonomideki gerçeklere, piyasaya dayalı kararlara kerhen uyum sağladı, benimsemedi. İdeolojik olarak “milli görüş” dışına çıkamadığı için yapamadı.
İşte Merkez Bankası’nın yüklü faiz artışı sonrası yaptığı çıkışlar, faiz-enflasyon için evvelden beri söylediklerini devam ettirmesi, B ve C planları olduğunu açıklaması buradan kaynaklanıyor. Herkes biliyor ki; ne kadar Babacan ve Şimşek sonradan düzeltmeye kalkışsalar da, Başbakanın kafasında bunları söylerken sermaye hareketleri dahil, bir çok piyasa uygulamasına müdahale etme niyeti bulunuyor. Babacan “intihar olur” gibi güçlü mesajlarla Başbakanın bunları düşünmesini engellemek istiyor ama her seferinde görüyoruz ki; olmuyor, milli görüş ideolojisi hala çok hakim… Şu gerçeği görelim; ekonomide işler istendiği gibi gitmeyince Başbakan suçu kendi üzerinden atmak için ekonomide de mevcut sistemin işlemediğini söyleyip, milli görüş ideolojisine uygun tavır içine girme eğiliminde.

KÜRESELLEŞMEYE KARŞI UYGULAMALAR ARTABİLİR

Zaten bunun işaretlerini de almaya başladık. Faiz artırımı için verdiği tepkilerin ardından, aynı ideolojiye sahip, Partinin ekonomiden sorumlu Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un Merkez Bankası bağımsızlığına ilişkin sözleri geldi. Bir yandan “bir çok ülkede Merkez Bankası bağımsız” deyip, ama Banka’nın sadece enflasyonla mücadele göreviyle yetinmeyip, siyasetle daha yakın çalışması için düzenlemeler yapılacağını söylemesi, boşuna söylenmiş sözler gibi değil…
Bununla birlikte Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin kamu ihalelerinde yerliler lehine uygulanacak kayırma oranını yüzde 25’e çıkaracaklarını söylediğini duyduk. Zaten ihale sistem bozuldu, şu anda yüzde 15 kayırma oranı AB tepkisi nedeniyle resmi olarak uygulanamıyor ama bu oranı yüzde 25’e çıkaralım diyorlar. Bırakın dış tepkiyi ve küreselleşmeye aykırılığı, bu yolla içeride halkın bilerek kazık yemesi, daha ucuz ve kaliteli mal ve hizmet alması yerine, milli diye pahalı ve kalitesiz malı alması isteniyor. Ama milli görüş ideolojisinde bu var; devletçi, millici, birey yerine devleti kayıran, dini referansları ekonomi için de kullanan, küreselleşmeye karşı, Batı’yı reddeden, gerekirse kapalı ekonomiyle yetinilmesi gerektiğini savunan bir ideoloji...
Merkez Bankası bağımsızlığının halkın çıkarına olduğu hiç düşünülmez. Babacan bile kurallı ekonomi için bağımsız kurumların önemini kavrayamamış gözüküyor.
Özetle; işler zorlaşınca Hükümetin aslına dönüp milli görüş ideolojisine sarılma refleksi gelişiyor, artık ekonomide “milli görüş riski” de bulunuyor.

Yazarın Tüm Yazıları