BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan geçen hafta yine, IMF’e karşı tavrı ne olduğu pek belli olmayan "delikanlılık dozu yüksek" açıklamalarından birini daha yaptı. Piyasalar bu açıklamaya bakıp Başbakanın ne düşündüğünü yine anlayamadılar...
Gördüğüm kadarıyla; son dönemdeki gelişmeler giderek daha yoğun biçimde, ekonomide beklentilerin önümüzdeki eylül ayına yığılmasına neden oluyor.
Bu hafta IMF Birinci Başkan Yardımcısı Lipsky Ankara’ya geliyor. Lipsky’nin asıl ziyaret amacı eylül sonu-ekim başı İstanbul’da yapılacak IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları öncesi hazırlıkları yerinde görmek içindi. Daha sonra TÜSİAD Yüksek istişare toplantısı için İstanbul’dan Bodrum’a geçeceğini öğrendik. Son olarak da Lipsky’nin Ankara’ya gelip Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan başta olmak üzere resmi temaslarda bulunacağı açıklandı. Öğrendiğimiz kadarıyla Lipsky’nin programında Ankara yoktu ama Babacan’ın daveti üzerine ziyaretine Ankara’yı eklemek zorunda kaldı.
Lipsky’nin resmi temasları önemli çünkü yine tıkanma aşamasına girdiğini anladığımız IMF ile yeni stand-by anlaşması konusunda görüşmeler yapılacak. Artık anlaşma için yaz aylarının kaybedildiği kesinleşti ve Lipsky’nin ziyaretiyle eylül ayına kadar bir anlaşma zemini olup olmadığını anlamayı da umuyoruz.
Bununla birlikte Babacan’ın orta vadeli program hazırlık çalışmalarının da yine eylül ayına sarkacağı anlaşılıyor. Bence Babacan, her ne kadar "kendi programımızı yaparız" dense de, orta vadeli programın çatısını kurmak için IMF ile ilişkilerin belli olmasını bekliyor. Bunun için de önümüzdeki yaz aylarının teknik görüşmelerle tamamlanması lazım. Yani Lipsky ile yapılacak görüşmeler bir anlamda orta vadeli programın zamanlamasını da belirleyecek gibi.
IMF ile anlaşma olmayacaksa bile, şahsen, orta vadeli programın yine eylül ayı civarında açıklanmasını bekliyorum. Çünkü yaz aylarında küresel gelişmelerin takip edilip, bir ölçüde 2010 yılı bütçe ve program hedefleri için tahmin yapılabilir bir ortamın olması gerekiyor.
Kısacası ekonomide beklentiler eylül e yığılıyor. Eylül ortalarında, ekim ayı başlarında Türkiye ekonomisinin ne yöne gideceğini de daha rahat görme imkanımız olacak.
BAYKAL’IN IMF YORUMU
Anamuhalefet lideri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal geçen hafta NTV’deki söyleşisinde ekonomik gelişmelere de değindi ve bence çok olumlu açıklamalar yaptı. Herşeyden önce IMF konusunda söyledikleri, AKP Hükümetine eleştirileri bence çok haklı ve yerinde sözlerdi.
Artık hükümetin IMF ile ilişkiler konusunda kararını vermesi gerektiğini, daha fazla piyasaları oyalamaması gerektiğini söyleyerek, bir anlamda piyasaların isteğini dile getirdi.
Baykal’ın Gelir İdaresinin bağımsızlığı konusundaki tavrı ise bence yine çok yerindeydi. Piyasa ekonomisine inanmış bir lider görünümü çizerek, "IMF’in bu isteğinde haklı olduğunu, bunun siyasi bir talep olmadığını", açık açık söyledi. Gelir idaresine siyasilerin müdahalesini eleştirdi, AKP hükümetinin bakanlar kanalıyla bu tür müdahaleler yaptığını söyledi.
Herkes artık biliyor ki; AKP Hükümeti vergi işini kullanarak, Gelir İdaresini kullanarak işalemi üzerinde belirli bir baskıyı oluşturmuş durumda. Son olaylar, bu görünümü teyit etti.
Şimdi birileri çıkıp "Sırf AKP’yi eleştirmek için Bağımsız Gelir İdaresi istedi" bile diyebilir. Ancak bu sözler Baykal’ı, CHP’yi bağlayan sözler haline gelmiştir. Yani CHP’nin iktidar olması halinde herkes bu adımı bekleyecektir, bu artık verilmiş bir sözdür. Bence bu söyleşide yer alan siyasi açılım içeren sözleri de dahil olmak üzere, CHP artık çağdaş siyaset ve ekonominin gerektirdiği siyasi pozisyonları alma adına önemli gelişmeler gösteriyor.