Ekonomide adaletin önemi

DAHA geçenlerde sosyal sorumluluk projeleri ve iş ahlakı üzerinde bir tartışma yaparken, göstermelik sosyal projelerin aslında nasıl bir kandırmaca olduğunu konuşmuştuk.

Bununla birlikte artık dünyada da şirket yöneticilerinin başarıları konusunda kriterler arasına, giderek daha fazla “adil”, “vicdanlı”, “şeffaf” vasıflarının girmeye başladığını, yöneticilerin başarısı için sadece kârlılık kriterinin yetmediğini, bu kavramın çeşitlendiğini duymuştum. Yani bir işletmenin yüzü olan yöneticide, insani vasıflar da öne çıkınca o işletme kazanıyor.
Size şu kadarını söyleyeyim; kamuoyunda başarılı bilinen yöneticilerin bir bölümü, kamuoyu tarafından hiç bilinmeyen, özellikle duyulmasını istemedikleri öyle güzel “özel sosyal sorumluluk projeleri” yürütüyorlar ki. Eğitime, sokak çocuklarına, kızlara, yoksul ailelere yüklü yardım yapanlar var. Bunların bir bölümü özellikle isimlerinin saklanmasını istiyorlar.
Sadece büyük paralar kazanın işadamları değil, imrenerek izlediğim, orta halli ama ciddi insani yardım yapan kişiler de var. Bunların çoğu da yaptıkları yardımları, “zekat” gibi dini, ulvi görev tanımlarının ardına saklanmadan, sadece insani bir görev olarak yapıyorlar.
İşte bunun adı vicdan...
Bayram namazı ve ziyareti adı altındaki gösterişli dini politik gösterileri, kurbanla ilgili kampanyaları, hac ziyaretiyle ilgili tanınmış isimlerin ehramlı fotoğraflarını görünce, bazılarını tanıdığım, bu kişiler geldi aklıma... Bu kişilerin bir bölümü, büyük ihtimalle şimdi bayram tatilinden yararlanıp, aileleri ile birlikte yurt dışındalar. Ama kaç kişiye bayram ettirdiler.
Elbette ihtiyacı olanlara devletin, “politik kaygı” gütmeden yardım etmesi, bunun bir hak olarak görülüp yoksulların, afişe edilmeden yararlandırılması gerekir. Aslında keşke buna da gerek olmasa, devlet devletliğini bilip, bu duruma düşen, yoksulluk sınırının altında geliri olan, güvencesiz vatandaş bırakmasa... Ama gerçekler de ortada...
MALİ AF VE VİCDAN
“Vicdan” çok kritik, insan için çok hayati bir iç hesaplaşma. Elbette bunun somut bir ölçüsü, objektif bir kriteri yok. O nedenle de herkesin kendisine kalmış...
Ancak toplum olarak baktığınızda bunu somut hale getirmek için yasalar, kurallar, çeşitli tanımlamalarla bir ölçüde yerine getirmeye çalışabilirsiniz.
Onun için de devletin koyduğu kurallar mümkün olduğunca adil olmalı, herkese eşit biçimde uygulanmalı ve gerekli yaptırımlarla herkesin uyması sağlanmalı.
Hükümetin son çıkarmaya çalıştığı mali afla ilgili yazdıklarım nedeniyle o kadar çok mesaj aldım ki... Daha önce de affa karşı çıktığım için çok sert, hatta küfüre kadar uzanan kızgınlık mesajları, yanısıra olumlayan mesajlar da aldım.
Hükümetin açıklamasından sonra yazdığım son yazıya gelen maillerden biri şöyle diyordu: “Yazılarını birkaç yıldır okuyorum ve sosyal konularda ne kadar insafsız olduğunuzu anlamaya çalışıyorum fakat nafile anlayamıyorum, bu huy veya karakter herhalde”
Bununla birlikte, kendilerinin de af kapsamına alınmasını isteyen, devlete olan her türlü borçlarının, hatta özel borçlarının da affını isteyen o kadar çok kişi var ki...
Bunun karşısında aldığım başka bir mail de aynen şöyle:
“Açıklanan mali afla ilgili olarak söz konusu dönemlerde borcunu hep zamanında ödemiş hiç devletle sorun yaşamamış olanlara bir teşekkür kağıdı verilse de, biz de kendimizi enayi hissetmesek iyi olmaz mıydı?”
İşte tam da bu nedenle karşı çıkıyorum affa... Adalet duygusunu zedelediği, konan kurallara uyduğu için cezalandırılanlara yaşattığı aldatılma duygusu, konan ortak kurallara uyanlara faturanın çıkarılması, bu nedenle ortak kuralları geçersiz kılıp, kaos yaratacağı için.
Herkesin kurallara uymasını isteyip, kendi iş lerine gelmeyince uymak istemeyenler, bunu hatırlatanlara küfredenler, bence kendi vicdanlarıyla tekrar hesaplaşmalı..
Yazarın Tüm Yazıları