BANKACILIK kesiminde reel faizlerin biraz daha yükseleceği beklentisi var. Bu haftaki Hazine ihalelerinde bu yönde, yani bir-kaç puanlık bir faiz artışı bekleniyor.
Enflasyon ve önümüzdeki dönem muhtemel trendi hakkında görüştüğümüz bazı banka iktisatçıları, şu anda reel faizlerin düşük olduğu görüşünü savundular. Nisan 2008 kağıtlarında faiz oranının yüzde 20.5 olduğunu kaydeden iktisatçılar, dün enflasyon rakamlarının beklenenden çok daha iyi gelmesine rağmen, faizlerin artabileceğini söylediler.
Reel faiz hesapları değişik yapılabiliyor. Merkez Bankası’nın beklenti anketine göre reel faiz hesabı yapan bir iktisatçı, şu anda enflasyon beklentisinin bir yıl sonrası için yüzde 7.5 olduğunu, buna karşılık faizlerin 20-20.5 olduğunu hatırlatarak, "Aslında bu beklentinin önümüzdeki birkaç ay sürekli artması bekleniyor. Piyasa olarak yüzde 7.5 değil bir yıl sonraki enflasyonu yüzde 9 alma eğilimindeyiz" dedi.
Dolayısıyla şu an hesaplanan reel faizlerin düşeceğini kaydeden aynı iktisatçı, "işlerin çok iyi gittiği Nisan 2005’de bile reel faizlerin yüzde 10’un üzerinde olduğunu" hatırlattı.
Şu anda risklerin çok daha fazla ve enflasyonun artış eğiliminde olduğunu kaydeden aynı iktisatçı, bu nedenle reel faizlerin yüzde 12-13 olmasının doğal sayılacağını kaydetti.
Aslında bankacılık kesiminin hemen hemen tümünde faizlerde bir miktar daha yükselme beklentisi bulunuyor. Bankacılar çok net bir rakam vermekten kaçınıyorlar ama yaygın kanı önümüzdeki ihalelerde faizlerin biraz yükseleceği doğrultusunda.
Kurlarda ise artık "çok daha aşağı inmez" beklentisi kemikleşmeye başladı. Aşağı iniş için 1.50 YTL’nin kemikleşmiş bir sınır olduğu söyleniyor. Bir bankacı, kurlarla ilgili olarak "1.50 ile 1.55 YTL arasında yeniden alıma geçmek için bekleyen geniş bir kesim var" yorumunda bulundu. Dolayısıyla bu seviyelere indiğinde yeniden alım için hareket başlaması bekleniyor.
Bankacılara "peki yüzde 12.5 reel faiz, 1.50-1.55 arasında bir faiz, yabancıların yeniden gelişi için yeterli seviyeler mi?" diye sorduğumuzda, pek olumlu yanıtlar alamıyoruz.
Bir bankacı, ağustos ayı ortalarına kadar kur ve faizde bu seviyeler bulunsa bile, kapsamlı bir yabancı sermaye girişi olmayacağını söyledi. Bu arada giriş-çıkış yapanlar olabileceğini kaydeden aynı bankacı, "Ancak hadi Türkiye’ye gelelim diye yeni bir furyanın başlaması için, yatırımcılar FED kararları ve bu arada iki enflasyon rakamını mutlaka görmek isteyeceklerdir" yorumunu yaptı.
GÜVEN VE BEKLENTİ YÖNETİMİ
Şu anda gelinen aşamanın oluşturulan risklerin bir bedeli olduğunu hatırlatan aynı bankacı, kaybedilen güvenin kazanılması için epeyce çaba sarfedilmesi gerekeceğini söyledi. Aynı bankacı, "Bu reel faizler ve bu kur seviyeleri ile aslında yabancı sermaye gelmez değil, daha aşağıda oluşacak bir dengede bile yabancı sermaye gelir ama şu anda Türkiye’ye gelmez" dedi. Yani; yabancı sermayenin yeniden girişi için, reel faiz ve kurların hangi seviyede oluşacağından çok, "Türkiye’nin uluslar arası piyasalara yeniden güven vermesi" çok daha fazla önem taşıyor.
Bizce başta Ali Babacan olmak üzere tüm hükümetin, bu gerçeği kavraması gerekiyor. Babacan, bu süre içerisinde kendi kredibilitesinde de erozyon olduğunun farkında. "Artık iki önemli görevi birden yürütmesi çok zor" tepkileri gelmeye başladı. Babacan, piyasalara yeniden güven verebilmek için, bir süredir mesafeli durmayı seçtiği medya ile yeniden ilişki kurma çabasına girdi. Her tarafta "kazanımların farkında olduklarını ve ne ekonomik, ne de siyasi olarak bu kazanımları kaybettirecek adımları atmayacaklarını" söylüyor.
Bizce Babacan, şimdiye kadar hep sözünü ettiği ve yanlış uyguladığını söyleyegeldiğimiz "beklenti yönetimi"ni nasıl yapacağı konusunda bir kez daha düşünmeli. Herşeyden önce de beklenti yönetiminin "gerçekleri saklayarak ya da azımsayarak değil, gerçeklerin farkında olunduğunu ve ona göre önlem alındığını göstererek" yapılacağını, umarız artık anlamıştır.