Dünya Kupası’nda piyasayı izlemek

BERLİN
PİYASALARDAKİ kargaşayı izlemekten kurtulup Berlin’e bir davet üzerine Dünya Kupası maçı izlemeye gelen, kargaşanın daha uzun süre süreceğini görüp nefes almak için ara veren ekonomi gazetecisinin başına ne iş gelir? Piyasa yeniden zıplar ve Berlin’den bile otel odasına kapanıp, piyasada olup biteni izlemeye çalışır.

Berlin’de çok güzel bir hava var. Buraya her gelen Türkün dediği gibi; insan Türkiye’nin bu kupaya katılamamasına çok içerliyor. Brezilya-Hırvatistan maçını staddan izleyen, diğerlerini televizyondan takip etmeye çalışan sıradan bir seyirci olarak, oynanan oyunlara bakıp, Milli Takım’ın burada iş yapabileceğini hissediyorsunuz. Ancak bizce en önemli kayıp, buradaki renk ve kültür cümbüşünü yaşamaktan, hoşgörü ortamını solumaktan alıkonulmak.

Gerçi Berlin’deki Fenerium mağazasından formaları kapıp, stadda, sokaklarda hangi maç olursa olsun Fenerbahçe formalarıyla gezen, birbirleriyle karşılaşınca tezahüratlar yapan Türk seyircilerini görmeniz mümkün ama...

Hırvat seyircilerin mesafenin yakın olması nedeniyle beklediğimizden çok daha fazla olduğunu söylemeliyiz. Bu maç fırsatıyla Avrupalıların Brezilya sevgisine bir kez daha tanık olduk. Başka maçlar için Berlin’e gelen Avrupalılar genellikle Brezilya formalarıyla dolaşıyorlardı ve doğal olarak Hırvatlar’dan sayıca daha fazlaydılar.

Buradaki en çarpıcı gözlemimiz Türkiye’deki maçların aksine, milli maç olmasına rağmen çok büyük bir dostluk ve hoşgörü havasının esmesiydi. Stad girişinde biri Hırvat diğeri Brezilya formalı, el ele tutuşmuş sevgilileri bile görmek mümkündü.

Dolayısıyla fanatiklik potansiyeli yüksek, ateşli seyircilerin bile çevreden etkilenip, tahrik olabilecek hareketlerden kaçındığını, ötekilere mümkün olduğunca saygılı davranmaya çalıştığını, hem de bunu biraları içtikten sonra bile becerebildiğini açıkca gözlüyorsunuz.

Bu arada Alman kültürünün disiplin ve koordinasyon yeteneği, trafiğin akışından, yasaklara kadar bir kez daha kanıtlandı. Örneğin maça gelecek olanların binecekleri otobüslerin, hangi kapıdan girip hangi otoparkta bekleyeceğinin 6 ay öncesinden programlandığını ve bunun değiştirilemediğini öğrendiğinizde artık şaşırmıyorsunuz.

Bu arada Almanlar’ın kapitalizm adına kendilerini aştıklarına, Dünya Kupası’nı metalaştırma adına oldukça yaratıcı yöntemlere başvurduklarını, biraz da şaşırarak şahit olduk.

PİYASALARDAKİ KARGAŞA

Kısacası; Ankara’nın giderek pusu artan havasından sıyrılıp, renkli bir dünyanın içinde dolaşmak ve rahatlamak için Berlin’de her şey mevcuttu. Ancak doğal olarak önceki gün piyasalarda yaşanan panik burada da bizi etkiledi.

Otele kapanıp, telefonlarla ne olduğunu anlamaya çalışmak, işin püf noktasını kavramaya çalışmak, diğer günlerden ayıran özellikleri bulabilmek için çalıştık...

Bütün bunlardan sonra maça gidip rahatladığımızı, her ne kadar Brezilya’nın kendi sıkmadan oynamasına seyirci olarak kızsak da o cümbüşü yaşamanın, tarihi Berlin Stadyumu’nda olmanın verdiği keyifle güzel bir gece geçirdiğimizi söyleyebiliriz.

Ancak bu bir gün içinde yaşanan çelişkili duygulardan sonra kendi başınıza kaldığınızda, "ekonomik ve siyasi kargaşanın daha ne kadar bu ülkenin kaderi olmaya devam edeceğini" düşünmekten, biraz karamsarlığa kapılmaktan kendinizi alamıyorsunuz.

Halbuki bu kez oluyor gibiydi. Sıcak para girişinin bu kadar yoğun sürmeyeceği, bir noktada kesileceği belliydi ve o zaman gelene kadar her şeyi düzeltip, sıcak paradan mümkün olduğunca az etkilenmenin yolları belliydi. Ama Hükümet, sıcak para etkisiyle rehavete girdi, bu giriş her zaman sürecekmiş gibi, tüm uyarılara rağmen aşırı büyüme havasından kurtulamadı. Şimdi artık palyatif tedbirlerin yetmeyeceği döneme hızla yaklaştığımızı hissediyoruz. Halbuki bu ülkenin yeni bir krize kesinlikle tahammülü yok. Bizlerin krizleri düşünmeden, "yaşadığı eğlenceden tedirgin olmayacağı" dönem gelmeli artık...
Yazarın Tüm Yazıları