ESKİ Devlet Bakanı Kemal Derviş, Birleşmiş Milletler görevlisi olarak, Ankara’ya Kadınlar günü için geldi ve yine ekonominin hatta Türkiye’nin gündemini yarattı.
Herşeyden önce şunu söyleyelim ki; Kemal Derviş’in kurlar konusunda söyledikleri gereksizdi. Derviş’in kendisine sorulduğunda cari açıkla ilgili bir şeyler söylemesi doğaldır. Cari açığın geldiği boyutu, birçok iktisatçı gibi, risk olarak algılıyordur ve bunu söyleyebilir. Ancak kurların çok düşük olduğunu, artması gerektiğini söylemek, bizce gereksiz bir demeçtir. Yani Derviş maksadını aşan bir demeç vermiştir.
Bu demece karşılık Devlet Bakanı Ali Babacan’ın söylediklerini haklı buluyoruz. Babacan’ın dediği gibi; parmağı taşı altında olan kararı verir. Şuna eminim ki; Derviş, Bakan olsaydı bu politikaları devam ettirmek zorunda kalırdı ve başkası gelip de "kurlar yükselmeli" dese, o da en az Babacan’ın verdiği tepkiyi verirdi.
Babacan’ın bu yanıta ek olarak söylediği, "kimse çelme takamaz, Türkiye’deki bu güzel istikrar havasını kimse bozmaya kalkışmasın" gibi sözler ise hamasi, politik sözler.
Babacan da biliyor ki; hálá yapsısal tedbirler tamamlanamadı ve siyasetten kaynaklanan risk unsuru, hálá var. Son Van Savcısı iddianamesi de kırılganlığı açıkca ortaya koyuyor.
Babacan bu hamasi sözlerinde haklı olsaydı, "Derviş’in gelip ekonomiyi bilerek bozduğu" şeklindeki spekülasyonlara da açık olmak gerekirdi. O zaman da Babacan’a, haklı olarak, "Madem o kadar sarsılmayacak kadar güçlü bir istikrar ortamı sağladınız, o zaman nasıl oluyor da bu kadar sağlam istikrar bir demeçle bozulabiliyor?" diye sorarlar...
Son günlerde Ankara’da yeni komplo teorileri ortaya atılmış durumda. Bu teorilerden birine göre "Derviş nasıl erken seçim düğmesine bastıysa, yine yeni bir hareketin başlamasına neden olan demecini de bilerek verdi" deniyor.
Buna ek olarak Derviş’in demeciyle Van Cumhuriyet Savcısının hazırladığı iddianameyi birlikte değerlendirip, komplo teorilerinin boyutlarını bir hayli yükseltenler de var.
Bütün bu komplo teorileri, biraz da borsadaki değer kaybı ve dövizin yükselmesine denk geldiği için, bu kadar dallanıp budaklandı.
PİYASADAKİ HAREKETLE İLGİSİ
Bazı teorilerde, "Derviş’in uluslararası hareketi yani gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışının zamanlamasını bilip, o döneme denk getiren bir açıklama yaptığı" bile yeralıyor.
Şüpheci bir insan, gazeteci olarak kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım, bu komplo teorilerinin boyutlarına ulaşmamız mümkün gözükmüyor. Tamam Derviş hata yapmış, maksadını aşan demeç vermiştir ama demecinin böylesine bir komplo teorisi içine oturtulması, çok büyük abartıdır. Derviş’in övdüğü Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’yi zor durumlarda bırakan demeçleri Bakanlığı döneminde de verdiğini, parasal politikalar konusunda o kadar yetkin bir kişi olmadığını, dalgalı kuru hazır bulduğunu ve her zaman romantik bir reel sektör yanı bulunduğunu hatırlarsak, bunun bir Derviş klasiği olduğunu ama komplo teorisi içinde yer almadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kimse Derviş’i bahane edip de, son dönemde piyasadaki çalkantıyı açıklamaya, komplo teorilerinin arkasına saklanmaya çalışmasın. Özetle; Türkiye ekonomisi hala kırılgandır ve bir süredir sıcak para ile çarklar dönmektedir. Sıcak para akışında bir duraklama veya çıkış olduğu zaman, bu tür çalkantıları yaşaması kaçınılmazdır.
Bu noktada, sıcak para narkozunu iyi kullanıp, hasta bu etki içindeyken ameliyatı tamamlamak gerekiyor. Aksi takdirde, yani gerekli müdahaleyi yapmakta gecikirseniz, her seferinde daha fazla narkoz vermek zorunda kalırsınız ama sonunda narkozun etkisi geçer, gerçek ortaya çıkar.
Şimdi bir soru: Eğer sosyal güvenlik reformu zamanında çıksaydı, IMF gözden geçirmesi zamanında tamamlansaydı, iktidar asker çatışması yaratılmasaydı, Derviş’in söyledikleri bu kadar etkili olur muydu, ya da bu kadar yankı uyandırır mıydı?