Demokrasi ve kamu kuruluşlarının denetimi sorunu

KAMU kuruluşlarının denetiminden sorumlu Sayıştay Başkanlığı’nın 2011 yılına ilişkin olarak görevini yapmadığı anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Sayıştay’ın denetim raporları tamamlanmadığı gerekçesiyle 132 kuruluş hakkındaki raporu sorumlu olduğu TBMM’ye hala göndermediği ortaya çıktı.

Önceki gün Radikal’de Hacer Boyacıoğlu’nun haberiyle duyduğumuz bu olay, demokratik yeni anayasanın tartışıldığı bir ortamda, bence demokrasinin temel ayaklarından birinin siyasilerin eliyle yürürlükten kaldırıldığını gösteriyor.

Öyle ya; “halkın iradesi” nin tecelli ettiği yer olarak bilinen TBMM; Sayıştay kanalıyla yapacağı, politikacıların, bürokratların yani yöneticilerin halkın paralarının nasıl harcandığına ilişkin denetim görevini yerine getirmemiş olacak. Sayıştay’ın raporlarını kesinleştirmemesi ve Meclis’e göndermemesi; kamu kurumlarının 2011 yıllarında yaptıkları harcamaların denetlenmemesi anlamına geliyor. Bu durum bir ilk niteliği taşıyor ve habere göre TBMM’de de rahatsızlıklara yol açmış durumda. CHP ve MHP’li Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri sert tepki verirken, Komisyon başkanı Lütfü Elvan’ın da rahatsız olduğunu belirtip, ardından durumu kurtarmak için “genel uygunluk bildirimi” geldi demesi işin siyasi tercih olduğunu gösteriyor. Bürokratlığı sırasında şeffaflığa verdiği önemi bildiğim Başkan Elvan da, bunun çok genel bir tablo olduğunu, asıl olanın kurumların hesapları olduğunu biliyor, ama...

Sayıştay, teftiş kurullarının kaldırılmasından sonra denetim mekanizmasında ağırlığı iyice arttı ve 2010 yılında çıkarılan kanuna göre de şu anda kamu kurumlarını denetleme yetkisine sahip tek kurum. Bu çerçevede Sayıştay denetçilerinin, 2012’de geniş çaplı bir denetim atağı başlattığı ve 132 rapor hazırladığı, raporlarda, kamu kurum ve kuruluşlarının 2011 yılı harcamalarını değerlendirdiğini biliyoruz. Habere göre Sayıştay denetçilerinin hazırladığı raporlardaki tespitlerin ilgili kamu kurumlarına iletilerek görüşlerinin sorulmasından kısa bir süre sonra; sürpriz bir yasa değişikliği gündeme getirildi. Temmuz ayında kabul edilen torba kanuna eklenen maddeyle, Sayıştay’ın denetim yetkisinde geniş çaplı kısıtlamalara gidildi. 4 Temmuz’da kabul edilen 6353 sayılı kanuna eklenen maddeyle; Sayıştay’ın kamu idarelerinin takdir yetkisini sınırlayacak veya ortadan kaldıracak şekilde rapor düzenleyemeyeceği, yapılan işlerin gerekliliği, ekonomikliği, etkililiği, verimliliğini denetleyemeyeceği hükmü getirildi.

Haberin Devamı

GEREKÇE: RAPORLAR TAMAM DEĞİL

Haberin Devamı

İşte bundan sonra olanlar olmuş ve Denetçilerin hazırladığı 132 rapor, yeni mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle Sayıştay yönetimi tarafından Meclise gönderilmemiş. Şu anki yasalara göre, Sayıştay’ın kamu idareleriyle ilgili olarak hazırladığı denetim raporlarını meclise sunması ise yasal zorunluluk..

Sayıştay Başkanlığı, Radikal’ın yazılı sorularını yanıtlamış ve denetçilerin hazırladığı raporların onaylanarak son rapor haline dönüştürülmediği, dolayısıyla
Sayıştay’ın TBMM’ye sunacağı, elinde bulunan herhangi bir rapor bulunmadığı yanıtı vermiş.

Sayıştay’ın denetim yetkisinde torba yasayla yapılan sınırlama Avrupa Komisyonu’nun son ilerleme raporunda da yer bulmuş, eleştirilmişti.

Bu durumun Sayıştay içinde rahatsızlık yarattığı ise kesin. Bize gelen duyumlara göre bu raporlar ilgili kurumlara gönderildi ama içinde yer alan eleştiriler siyasi otoritenin hoşuna gitmediği için bunun üzerine torba yasa değişikliği yapıldı. Bu operasyonu siyasi otoriteye bağlı olarak 2-3 bakanlık müsteşarının organize ettiği, tüm raporlar tamam olmasına rağmen Başkan tarafından imzalanıp, ilgili kuruluşlara gönderilmesi gerekirken bunun yapılmadığı, TBMM’ye de bu nedenle gitmediği söylentileri dolaşıyor.
Bunun ne demek olduğu açık; sınırlı da olsa denetimin olması istenmiyor. Yani kamu kurumlarında yapılan yanlışların halkın önüne gelmesi engelleniyor.
Bence Sayıştay denetiminin olmaması, tümüyle demokrasi sorunu.
TBMM’nin devre dışı bırakılması, kutsanan “milli irade”nin yok sayılması anlamına geliyor.

Yazarın Tüm Yazıları