Paylaş
Bir başka deyişle yaşanan hareketin yeni bir dip hareketi olmadığını ummaya çalışan piyasaların morali, kısa bir dönemde bu dalga durulmadığı takdirde bence epey bozulacak. Türkiye’nin Avrupa’daki krizden etkilendiği kesin. Şu anda sadece Avrupa ülkelerine yapılacak ihracatın azalması nedeniyle büyümenin etkilenmesi üzerinde duruluyor. Ancak bu hareket devam ettiği sürece, bence cari açık vermeye mahkum olan mevcut ekonomik yapı, ihtiyaç duyduğu sermaye hareketleri nedeniyle zora girebilir, bu da büyümeyi katmerli biçimde vurabilir.
Türkiye’nin Avrupa’daki krizden daha az etkilenmesini sağlamak için yapılabileceklere gelince...
Bunun için çeşitli yollar tartışılabilir ama bu tartışmayı bence içinde bulunduğumuz özgün siyasi ve ekonomik ortamla birlikte yapmak zorundayız. Örneğin 4. madde incelemesi için Ankara’ya gelen IMF heyeti giderken yazdığı ön raporda, Avrupa krizinden daha az etkilenmesi için Türkiye’nin krizden çıkış stratejisini hızlandırması gerektiğini söylemiş.
Bunun ne anlama geldiği açık; Türkiye’nin parasal disiplini sağlamakta daha acele etmesi, yani piyasadaki fazla parayı daha çabuk piyasadan çekmesi ve faizleri artırması gerekecek. IMF’Nin tavsiyelerine göre, küçük oranlı sürekli faiz artırımları yapılması gerekiyor.
IMF’NİN GÖRÜŞMELERİ ENGELLENDİ
Peki, Hükümet buna razı olur mu? CHP’nin muhalefetinin güçlendiği, Anayasa Mahkemesinden bazı maddelerin iptali yönünde karar gelme olasılığı ortada iken, yani en geç 1 yıl içinde zaten yapılacak olan seçimlerin bir de öne çekilme ihtimali varken, hükümet sizce faizlerin daha da hızlı artırılmasına, piyasadaki paranın daraltılmasına razı olur mu? “Merkez Bankası nasıl olsa bağımsız, hükümet istemese de bunu yapar” diyorsanız, göreceğiz bakalım...
IMF heyetinin 4. madde inceleme raporunda, Mali Kural uygulamasına özel önem veriliyor ve mali disiplinin kurumsallaşması için önemine değiniliyor.
Mali Kural uygulamasının getireceği yararlar açık, bunun ileriye dönük riskleri azaltacağı, piyasalara güven vermek için önemli bir adım olduğu da ortada.
Ancak IMF’nin özellikle Mali Kural uygulamasının denetiminde yaratılan zaafiyeti, geçmişteki yasayla gelen benzer kısıtlamaların mevcut Hükümet tarafından nasıl delindiğini de görüp, Mali Kural’ın yasa değil anayasa maddesi olması gerektiğini, en azından söylemesini beklerdim.
Demek ki IMF hâlâ Türkiye dinamiklerini kavramamış...
Peki, bu kadar önemli hale gelen mali kuralı hükümet geciktirirse ne olur?
Bu arada IMF heyeti sessizce gelip görüşmeleri tamamlayıp, ABD’ye döndü. 4. madde konsültasyonu için neden IMF’nin Türkiye heyeti geldi de, daha önceleri olduğu gibi, bağımsız bir denetim ekibi gelmedi, anlamış değilim.
Ancak IMF heyetinin bir süredir ekonomi bürokrasisi dışında temas yapmasını engelleme çabalarının artık doruğa ulaştığını gördüm. IMF uzmanları daha önce gelip konuştukları, görüşlerine güvendikleri akademisyen, bankacı ve eski bürokratlarla görüşme taleplerinin Hazine’den döndüğünü öğrendim.
IMF uzmanları bu durumu “izin vermiyorlar” diye muhataplarına da ilettiler, gayri resmi yemekler kanalıyla yani gizli gizli, bağımsız nabız tutmaya çalıştılar...
Nedir bu gizlilik, bir anlamda kendine güvensizlik, anlaşılabilir gibi değil...
Paylaş