Paylaş
Ancak bu coşku içinde gözden kaçan gerçekler hatırlanmadığı takdirde, özellikle bu hesapları yapamayacak olan küçük yatırımcıların zarar görme ihtimalini de göz önünde tutmak gerekir. Büyük yatırımcıların bir bölümü de bu riskleri göz önüne almıyor olabilir ama piyasada baskın yatırımcılar zaten detaylı, çok yönlü analizlere ulaştıkları için büyük ihtimal bu riskleri görüyor, buna göre pozisyon alıyorlardır. Ancak böyle dönemlerde küçük yatırımcının gaza gelip daha sonra ise, kendi tasarruflarına göre, önemli kayıplar yaşadıklarını biliyoruz.
Mevcut olumlu seyrin neden böyle devam etmeyeceğine gelince...
Geçen hafta küresel ekonomiye ilişkin gelen veriler, gelişmiş ekonomilerin ılımlı bir şekilde de olsa yeniden yavaşladığını ortaya koydu. Örneğin, ABD’de ağustos perakende satışları ve sanayi üretimi verileri ekonominin yavaşladığına işaret ederken, aynı zamanda enerji fiyatlarına bağlı olarak enflasyon oranlarının da beklentilerin üzerine çıktığına, yani enflasyonist baskıya işaret ediyordu. Yine Avrupa’da temmuzda üretimdeki yavaşlama belirginleşti ama ABD’nin tersine enflasyonda yeniden gerileme başladı. Japonya’da da yine temmuz ayı sanayi üretimi verileri yavaşlamanın sürdüğüne işaret ediyordu.
Özetle dışarıda özellikle gelişmiş ülkelerde yavaşlama devam ederken, bizde büyüme verileri yukarı doğru gidiyor. Gelen son verilerden sonra yılsonunda büyüme rakamının yüzde 7 hatta 8’e ulaşacağı söylenmeye başladı.
Peki, bu büyüme nereden geliyor diye baktığınızda iç talepteki artışa dayalı bir büyüme görüyorsunuz. İşte sıkıntıyı çıkaracak olan da bu büyüme yapısı...
Bu kompozisyonun sürdürülebilir olması mümkün değil. Sadece iç talebe bağlı yüksek büyüme demek, ekonominin aşırı ısınması demek. Bunun sonuçlarının ne olacağı ise açık; enflasyon yeniden yükselecek, cari
açık büyümeye devam edecek, borçların milli gelire oranı yeniden artmaya başlayacak demek...
MALİ KURAL’SIZ SEÇİM EKONOMİSİ
Mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını aslında ekonomi yönetimi de biliyordu ve bu nedenle 2011 yılı bütçesi için Mali Kural’ın geçerli olmasını istiyordu. Şimdi Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Mali Kural’ın önemini unutmuş gibi konuşmaya başladı ama bence içinin rahat olması mümkün değil.
Çünkü büyüme oranlarını düşürmeyeceğim diye içtalebi yeniden artıracak önlemler ve dolayısıyla kamu harcamalarını artacak kararlar uygulanma ihtimali bir hayli yüksek. Bunun sonunun iyi olmayacağı da açık. Başbakan Erdoğan, “Seçim ekonomisi uygulamayacağım” diyor, Babacan da “Böyle talimat aldım” diyerek piyasalara güven vermeye çalışıyor ama bunun garantisi yok...
Şimdilik bütçe verileri iyi geliyor diye panik havası sezilmiyor ama gelirlerdeki artışa rağmen harcamaların daha hızlı arttığını unutmamak gerek. Vergi ve SSK prim borçlarına getirilecek kolaylık, esnaf borçlarına aynı kolaylığın sağlanması, adına af denmekten kaçınılsa da, sonunda sistemi bozan birer af uygulaması...
Merkez Bankası, geçen haftaki teknik faiz indirimi ile normalleşmeyi yürürlüğe sokarak, artık bu şartlarda faizin inmeyeceğini belirterek kendine göre önlem almaya çalışıyor ama bunların yeterli olmayacağını, olası seçim ekonomisi uygulamasının getireceği sıkıntıları iyi biliyor.
Belki de faiz artışı gerekirken, Hükümetten ve ihracatçıdan gelen “faizi daha da indir” baskısının devam etmesi, bence risklerin artacağını göster en bir örnek...
Paylaş