SON dış ticaret rakamları, dealarları hálá etkilemese de, banka iktisatçılarını, biraz daha tedirgin etti.
Haksızlık etmeyelim; iktisatçılar zaten bir süredir dış ticaret rakamlarından ve büyüyen cari açıktan rahatsızlar. Son 3-4 aydır cari açık hedefini revize üzerine revize ediyorlar. Son açıklanan rakamlardan sonra 19-19.5 milyar dolar yıllık cari açık rakamını artık 20 milyar dolara çıkarmaya da başladılar. Yani verdikleri alarmın dozunu artırıyorlar.
Banka dealarları ise, her şeye olduğu gibi, büyüyen cari açığa da ‘bir şey olmaz’ diye bakıyorlar. Onların derdi günlük işlerin iyi gitmesi, para kazanmaya devam etmeleri. Daha sonra çıkacak sorunları ise bilerek görmemezlikten geliyorlar. Bu bakışla para kazanmaya devam eden banka yönetimleri de, cari açık rakamlarına ‘nasıl olsa finanse ediliyor’ diye bakıyorlar.
Hükümete ve ekonomi yönetimine gelince... Son dönemde büyük özelleştirmeler nedeniyle artan ‘yabancı sermaye’ tartışmalarında artık hükümet açıkça taraf oldu. Gerçi bazı hükümet üyeleri, ‘acaba mı?’ dedirten sorular ortaya atıyorlar ama Başbakan Tayyip Erdoğan açıkça ‘Bizim ekibimizde yabancı sermayeye karşı olan yoktur’ dedi.
Hükümetin yabancı sermaye taraftarı olmaktan başka çaresi yok. 4 milyar dolara çıkarak tarihi rekorunu kıran aylık dış ticaret açıkları, 20 milyar dolara çıkan yıllık cari açık rakamları karşısında zaten başka bir tavır almaları mümkün değil.
Çünkü öyle ya da böyle bir yolunu bulup, büyümeyi artırmak istiyorlar. IMF’nin şartlarını zaman zaman esnetip bazen erteleyerek, sigara-içki, ÖTV gibi vergilere yüklenip kalitesine bakmadan mali disiplin korunuyor görüntüsü verip harcamaları mümkün olduğunca artırarak büyümeyi körüklüyorlar. Gelirler politikasında da sınırlarda dolaşıp, talebi geriletmemeye özen gösteriyorlar.
DENGELER DEĞİŞİRSE VAY HALİMİZE
Bütün bunları hangi yolla yapıyorlar? Tabii ki kur sayesinde... ABD faizlerinin durumu da, uluslararası sermaye birikimi ve fon akımlarının yönü de hükümetin en büyük şansı olarak, bu gidişata yardımcı oluyor.
Peki kur böyle gidince ne oluyor? Yanıt açık: Rekor dış ticaret açıkları ve rekor cari açık...
Bu açıkları şu anda sürdürüyor gözükmemizin, sorun çıkmamasının tek nedeni ise finanse edilebilmesi oluyor. Bunun için, bazen tersini söyleseler de, aslında faizlerin çok hızlı düşmemesi ve kurların düşük seviyede istikrar kazanması Hükümetin çok işine geliyor.
Yani bu açıkların sürdürülmesi için, ne tür olursa olsun, hangi vadede olursa olsun, dışarıdan gelecek paraya ihtiyaç var. Kısacası yabancı sermayenin her türlüsüne açık olmak zorundalar.
O nedenle belki tabanlarının bir bölümüyle ters düşmek pahasına, açıkça yabancı sermaye taraftarı olmak zorunda kaldılar. Daha doğru bir deyişle, bu dönemde AKP Hükümetinin yabancı sermaye düşmanı olması mümkün değil. Böyle bir lüksleri yok...
Daha önce de benzer dönemleri gördük. İçeride veya dışardaki dengeler değiştiğinde ya da hiç beklenmedik anda yapılan küçük bir siyasi hata, yönetim hatasında bile, nasıl işlerin tersine dönüp, tepetaklak gittiğimizi de gördük, yaşadık...
YATIRIMCIYA ‘GEL GEL’
O zaman, doğabilecek sigortalara karşı şu anda en büyük sigorta olarak gösterilen, şimdiki döviz rezervleri elbette yoktu. Ama çıkacak bir ateşin dünyayı yakmaya yeteceğini bilmek de gerekiyor. Şimdi yatırımcıya ‘gel-gel’ yapılırken, ‘yabancı eskisi gibi değil artık kolay kolay çıkamaz’ argümanı kullanılıyor. Bunu söyleyenler de, bu rezerve rağmen, içeride ya da dışarıda önemli bir sapma halinde 5-6 milyar doların hala birdenbire çıkacağını, böyle bir ihtimalde paniğin nasıl büyüyeceğini ve neler olabileceğini de çok iyi biliyorlar.
Dememiz o ki; cari açık giderek daha ihtiyatlı olmamızı gerektiriyor. ‘Nasıl olsa finanse ediliyor’ bakışı, ilelebet sürdürülecek bir söylem değil. Bir tehlike halinde yine en büyük darbeyi, ‘rüzgarın önünde savrulan küçük yatırımcı’nın yiyeceği de açık...