DEVLET Bakanı Ali Babacan, AB ile müzakere süreci için hazırlanan örgütlenme modelini açıkladı. Baştan söyleyelim ki; bu örgütlenme modelinin işlemesi bizce mümkün değil. O nedenle 6 ay, en geç 1 yıl içinde bu modelin değiştirilmek, en azından takviye edilmek zorunda kalacağını söyleyebiliriz.
Başbakan Tayyip Erdoğan,‘bürokratik oligarşi’den sıkça söz ediyor ya, işte bu örgütlenme modeli Başbakan’ın yakınmasının aksine, baştan sonra bürokrat etkinliği getiren bir örgütlenme modeli. Yani AB ile müzakerelerde bürokrasinin ağırlığı çok bariz.
Başbakanın bürokratik oligarşi tanımına katılmadığımızı zaten herkes biliyor. Ancak bu örgütlenme modelinin, yapılacak uyumu, gerekli reformları ilgili kamu kuruluşunun inisiyatifine bırakan mantığını, anlamak mümkün değil. AB sürecinde çok köklü reformların yapılması gerekecek, en başta da kamu kurumlarının yapılarının, işleyişlerinin çok köklü değişikliklere uğraması söz konusu olacak. Bu değişimleri, reformları, su başında olan, yapısı gereği statükocu olan kamu kurumlarının ve yöneticilerinin yapması mümkün değil. Bizce bu modelin en sakıncalı yönlerinden biri bu.
Hatırlayın; 1999-2000’de yapılan sosyal güvenlik reformu, uygulanan ekonomik programın temeli olmuştu. Sosyal güvenlik reformunu ilgili bakanlığın inisiyatifine bırakıldığı için yapılamamış, bunun üzerine reformu Hazine bürokratları yapmak zorunda kalmıştı.
Aynı şekilde kendilerini özelleştirmeleri için yetki verilen kamu kurumlarının, özelleştirmenin önünü nasıl tıkadığını, işi nasıl çürüttüğünü hep birlikte yaşamadık mı?
Sadece bürokratlar değil, ilgili bakanlar da değişime, ellerindeki güçleri kaybetmeye, bu yetkileri ortak kullanmaya hiçbir zaman izin vermeyeceklerdir. Yani reformu ve uyumu bıraktığınız kamu kurumları, kendisini değiştirmez, AB müktesebatı ile uyumlaştırmaz.
Bunun da ötesinde kurulan modelde belki Ali Babacan başmüzakereci olarak örgütlenmenin başında gibi bulunuyor ama müzakerelere ve uyum çabalarına önderlik edecek bir kurum ortada yok. Bir düşünün, Hazine’nin etkinliği kalmadıktan sonra ekonomide köklü reform yapılabildi mi? Yakın tarihte yapılan hemen her reformda Hazine’nin imzası vardır ve Hazine yeni yönetimiyle pasif kaldığından bu yana, doğru dürüst köklü reform da yapılamamıştır.
Güven Sak’ın deyimiyle ‘Hazine eşitler arasında daha eşit bir kurum’du ve liderlik yapıyordu. Şimdi yeni örgütlenme modelinde hem de çok önemli reformların yapılacağı bir süreçte liderlik yapacak kurumun olmaması, reformları ciddi biçimde engelleyecektir.
İKV, AB ENSTİTÜSÜ OLMALI
Bu örgütlenme modelinin en çarpıcı özelliklerinden biri de tümüyle kamu ağırlıklı olması, sivil toplum kuruluşları (STK) ve işalemine yer vermemesi. Babacan, ‘3 ayda bir sivil toplum zirvesi toplayacağız’ diyor ama bu zirvelerin, herkesin 5’er dakika konuştuğu, havanda su dövülen, hiçbir etkinliği olmayan toplantılar olduğunu, hep birlikte yaşadık.
Bir de sivil toplumla ilişkilerin AB İletişim Grubu kanalıyla yürütüleceği söyleniyor. Yani hakim olan görüş belli ki ‘Özel sektör kuruluşlarından para alalım, Avrupa ülkelerinde bunlardan aldığımız parayla tanıtım yapalım’ yönünde...
Değişim sürecinin sağlıklı yürümesi, geniş kesimlere benimsetilmesi için STK’ların ve işaleminin sürece aktif olarak katılması şart ama bu modelde böyle bir şey yok.
Aslında, Başkanları böyle olmadığını söylese de, özel sektör kuruluşlarının birbirleriyle AB sürecinde etkinlik çatışması görüntüsü vermesi AKP Hükümetinin işine yaradı ve hiçbirine yer verilmedi. Bunu aşmak için, belki de İktisadi Kalkınma Vakfı’nın bir ‘AB Araştırmaları Enstitüsü’ olarak yeniden örgütlenmesi, temsil kuruluşu işlevini aşıp akademik, özel sektörün bu konuda güçlerini birleştireceği bir kurum haline getirilip devreye sokulması gerekiyor.
Bizce bu öneri ciddiye alınıp, özel sektörün sürece aktif katılımının yolu mutlaka bulunmalı.
Açıklanan haliyle tekrarlıyoruz ki, bu model bu süreci taşımaz, değiştirilmek zorunda.