Paylaş
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın dengeleri korumak için yüzde 4 büyüme hedefinde kalmak istediği biliniyor. Ancak seçim yaklaştıkça daha hızlı büyüme için gelecek baskıların artması da kaçınılmaz olacak. Sıcak para akışındaki fazlalık da bu baskıları artıracak. Dün sözünü ettiğimiz Uluslararası Finans Enstitüsü (IIIF) tahminlerine göre bu yıl da sermaye hareketlerinin yoğunluğu devam edecek. Gelişen Avrupa içinde, Türkiye ve Rusya gibi ülkeler ise sermaye hareketlerinin artmaya devam edeceği ülkeler olarak sıralanıyor. Bu tahminler Türkiye açısından olumlu tahminler. Ancak aynı zamanda, dengeli ekonomik politikalarını sürdürmek için de yönetimi zorlaştıran unsurlar taşıyor.
Her şeyden önce Türkiye’deki büyüme talebinin yüksek olduğu açık. Cumhuriyetin 100. yılında, yani 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi koyan Hükümetin, bu hedef için çok daha yüksek büyüme oranlarını yakalaması gerektiği de ortada. İşte 2023 hedefi sadece toplumun önüne konmuş bir hedef olarak kalmayacak da, ille de gerçekleşmesi için hırslı davranılacaksa, o zaman mevcut büyüme oranlarının yükseltilmesi gerekecek.
Politikacıların zaten yapıları gereği, olabildiğince hızlı büyümeden yana olduklarını, seçimler yaklaştıkça büyüme taleplerinin arttığını biliyoruz. İşte 2014 yılında başlayıp, 2 yıla yayılacak, 3 seçimin yaşanacağı süreç yaklaşırken daha hızlı büyüme yönündeki taleplerin de artması bekleniyor.
Daha yüksek büyüme talepleri hemen hemen her kesimden geliyor. 2012 yılında yüzde 3’ün altında bir büyüme oranında kalınması, bu yıla ilişkin talepleri daha da artırdı. İşaleminin de katıldığı, “Türkiye en az yüzde 7-8 büyümeli” yönündeki talebin önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelmesi kaçınılmaz.
Bu da, geçen yıl bir ara yaptığımız “ekonomide gaz-fren” tartışmasının yeniden alevlenmesine neden olabilir.
Bu noktada elbette Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavrının belirleyici olması bekleniyor. Geçen yıl da bazı bakanların işalemiyle birlikte “daha hızlı büyüyelim” talepleri, ancak Başbakanın isteğiyle son bulmuştu. Şimdi aynı kesimler, “daha hızlı büyüyelim” diyemeseler de, “Merkez Bankası faizleri daha da aşağı indirmeli” demeye yeniden başladılar.
BABACAN’IN İŞİ ZORLAŞIYOR
Türkiye ekonomisinin istikrar kazanmasında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi yönetiminin “ekonomik dengeleri gözeten” politikalarının başarısı su götürmez bir gerçek. Babacan ve ekibi bu dengenin sürmesini, programdaki gibi 2013 yılında yüzde 4 veya az üstünde büyüyüp, sağlanan dengelerin bozulmaması için çaba sarfetmeye devam ediyorlar. Babacan son olarak geçen hafta Davos’ta yaptığı bir açıklamada, kredi artışı için konan yüzde 15 hedefinde kalınacağını, bunun yüzde 4’lük büyüme ile uyumlu bir hedef olduğunu, bankaların bu işi ciddiye almamaları halinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)nun kredi genişlemesine karşı önlemler alacağını söyledi. Yani Babacan bu yıl da dengeli büyümede kararlı..
IIF raporunda Latin Amerika’daki sermaye hareketlerinin, belli başlı ülkelerin ulusal paralarının değerini düşürmedikleri için sınırlı kaldığı ve böyle devam edeceğinin altı çiziliyor. Bizde ise Merkez Bankası “TL’de aşırı değerlenmeyi önleyeceğim” diyor ama belli bir değerlenmeye de izin veriyor. Yani sıcak paranın akışındaki inisiyatif ülkelerin yönetimlerinde. Bizdeki tercih de açık... Bu arada son dönemde, gerekli reformlar yapılamadığı için, büyüme için sıcak paraya olan ihtiyacın büyüdüğü de açık. Başka bir deyişle istendiği gibi yüzde 7-8 büyüme olursa, cari açık başta, ekonomik dengelerin bozulması kaçınılmaz.
Paylaş