Beni şok ettiler

İMAR Bankası'nın hayali bono satışına dönük soruşturma yüzünden BDDK Başkan Yardımcılığı görevinden uzaklaştırılan Teoman Kerman, ‘‘Bu hareket beni şok etti. Çalıştığım hiçbir kurumda böyle olay görmemiştim’’ dedi. Kerman, attığı bütün imzaların arkasında olduğunu söyledi.

İMAR Bankası'nın bono satışı ile ilgili açılan soruşturma nedeniyle görevinden uzaklaştırılan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkan Yardımcısı Teoman Kerman, ‘‘Şok oldum’’ dedi. Hedef haline getirildiğini, bu tür büyük bankacılık operasyonu yapanların başka ülkelerde korumaya alındığını ama Türkiye'de hedef tahtası haline getirildiğini söyledi. ‘‘Attığım bütün imzalarımın arkasındayım’’ diyen Kerman, en fazla imza atan bürokratın kendisi olduğunu kaydederek, hukuki mütalaa almalarının bile suç duyurusu konusu yapıldığını vurguladı. Kerman, sorularımızı şöyle yanıtladı:

İmar Bankası'nın Hazine Bonosu satışı ile ilgili yapılan soruşturma için BDDK Başkan Yardımcılığı görevinizden uzaklaştırıldınız. 24 yıllık bürokratsınız, bu durum sürpriz oldu mu? Soruşturma hangi aşamada?

- Benim için sürpriz değil, büyük bir şok oldu. Çalıştığım hiçbir kurumda değil ben herhangi bir kişinin görevden uzaklaştırıldığına şahit olmadım. Benim bankacılık ile ilgili sorumluluğum 1999 Temmuz ayında Hazine Müsteşar Yardımcılığı görevine atanmam ve bana Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü'nün bağlanmasıyla başladı. Sistemin yeniden yapılanmaya olan acil ihtiyacı nedeniyle IMF destekli programın en önemli parçasını bankacılık oluşturdu. Reform programının yürütülmesinden sonra başıma bunların geleceğini bilsem asla BDDK'ya geçmezdim. Yaptığımız işin değeri daha sonra anlaşılacak ama göle su gelene kadar da kurbağanın gözü patlayacak herhalde. Soruşturma halen sürüyor. Umarım ben emekli olmadan biter.

Teftiş Kurulu'nun İmar Bankası'nın hayali bono satışı konusunda BDDK'ya yapılan bildirime kayıtsız kaldığınız iddiasına ne diyorsunuz?

- Ne Maliye Müfettişlerinden ne de başka bir kurumdan İmar Bankası'nın usulsüz, yetkisiz veya hayali Hazine Bonosu sattığına ilişkin bize yazılı veya sözlü bildirimde bulunan olmadı. Durum devletin arşivlerinde açık seçik görüldüğü halde bir takım belgeler ele geçirilip, doğru düzgün okumadan veya kasıtlı olarak çarpıtılarak sanki böyle bir ihbar yapılmış izlenimi yaratılmaya çalışıldı. Maalesef bunda da başarılı olundu. Bu karalama kampanyasını yürütenlerle elbette yargı önünde hesaplaşacağız. Maliye Müfettişleri 27.12.2002'de tüm bankalara bir yazı göndermişler ve Vergi Usul Kanunu 135, 148 ,151 ve 256. maddeleri gereği Sadece ‘‘Ankara ili ve bağlı ilçelerindeki’’ banka şubelerinde menkul sermaye geliri elde eden mudilerin 60 gün içinde Maliye Müfettişlerine bildirilmesini istemişler. İmar Bankası'nın Maliye Müfettişlerine gönderdiği 13 Ocak 2003 tarihli cevapta, ‘‘Menkul kıymet geliri elde eden herhangi bir mudiye rastlanamamıştır’’ denilmiştir. Maliye müfetişinin BDDK'ya gönderdiği 14 Mart 2003 tarihli yazıda ‘‘BDDK tarafından en kısa sürede inceleme yapılarak devlet tahvili ve Hazine Bonosu alış satış işlemlerinin olup olmadığının tesbitinin vergi incelemeleri açısından önem arzettiği’’ belirtilmiştir. Bu yazıda İmar Bankası'nın yetkisiz Hazine Bonosu sattığına ilişkin hiçbir ifade yer almamaktadır. Maliye müfettişinin inceleme talebi, yetkisiz satış yapıldığı ihbarına değil bankanın Hazine Bonosu satıp satmadığına ilişkin olması ve bu araştırmalara da vergi incelemeleri açısından gerek duyulduğu belirtildiğinden VUK açısından inceleme yapma yetkisine haiz Maliye Müfettişlerinin konuyu incelemelerinin daha uygun olacağı tarafımdan imzalanan yazı ile Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına bildirilmiştir. Eğer ihbar yazısı olsaydı, bankanın verdiği cevap iki ay bekletildikten sonra BDDK'ya inceleme talebinde bulunulmazdı. Kaldı ki, bahse konu inceleme Maliye Müfettişleri tarafından Temmuz 2003'te başlatılmıştır. Böylece benim imzaladığım yazının doğruluğu 4 ay gecikmeyle de olsa Maliye Müfettişlerince de kabul edilmiş.

SPK'ya bakmadılar beni suçlu gördüler

İmar Bankası'nın hayali bono satışında diğer kurumların sorumlulukları hakkında neler söyleyeceksiniz?

- Kurumların birbirini suçlamasını doğru bulmuyorum. Ancak, bu konuda SPK'nın açıklamalarını yadırgıyorum. Aracılık faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi SPK'nın görev alanına girmektedir. Benim BDDK Başkan Yardımcısı olarak sermaye piyasası faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi yetkim yoktur. Hal böyleyken tek suçlu ben ilan edildim. SPK'nın açıklamalarında İmar Bankası'nın aracılık faaliyetinde bulunma yetkisinin 1990'da kaldırıldığından bahsedilerek, sermaye piyasası faaliyetinde bulunma yetkisi olmayan kurumların SPK tarafından denetlenemeyeceği ifade ediliyor. Bu bakış açısı bana ehliyetine el konulan sürücünün araba kullanmaya devam etmesi, hatta araba kullandığını gazetelere ilan vererek duyurması durumunda bile ehliyete el koyan trafik polisinin ‘‘Bana ne bu kişinin araba kullanma yetkisi yok ki ben neden müdahale edeyim’’ demesine benziyor. İmar Bankası'nın aracılık faaliyetinde bulunma yetkisi 1990 yılında durdurulmuş ama daha sonra bankanın İdare mahkemesinde aldığı karar uyarınca bankanın iptal edilen izni geri verilmiş. Daha sonra SPK'nın Danıştay'da bu kararı temyiz etmesi sonucunda bankanın yetkisi yeniden iptal edilmiş. Bu sürecin sadece 1990 yılı ile ilgili olan iptal yazısı SPK tarafından Hazine'ye bildirilmiş, yetkinin bankaya iade edilmesi ve geri alınmasını kapsayan ve yaklaşık üç yıl süren döneme ilişkin hiç bir bildirimde bulunulmamıştır. Hazine'de Daire Başkanı olarak görev yaptığım 1991 yılında bilgi için ben daha Daire Başkanı olarak atanmadan önce Hazine'ye gönderilen İmar Bankası'nın aracılık faaliyetini durdurulduğunu belirten yazıyı üzerinde yapılacak bir işlem olmadığı için dosyasında saklanmasına onay verdiğim için de sanki bir kusurum varmış gibi basında konu oldum.

Banka operasyonu yapanı başka ülke korumaya alır

BDDK'da yaşanan görev değişiklikleri, İmar Bankası olayı ve tüm bu soruşturmalar BDDK'nın sürekli gündemde kalmasına neden oldu. Bu sürecin BDDK'nın imajı üzerindeki olumsuz etkisi ve BDDK'nın Türk mali sektöründeki yeri hakkında neler söyleyeceksiniz? Büyük çaplı bankacılık operasyonu yapan diğer ülkelerdeki bürokrasi, bizdeki gibi suçlandı mı?

- BDDK'nın imajına en fazla zarar veren hususlardan biri bence batık bankalara aktarılan kaynakların abartılı olarak gündemde tutulması olmuştur. Bankacılık sisteminin yeniden yapılanmasından doğan ve yılların birikimi olan zararların sanki sorumlusu BDDK imiş gibi gösterilmiştir. Sadece üç cümle ile anlatılabilecek bir olay ısrarla bazı kesimler tarafından 47.2 milyar dolarlık maliyetin tamamı BDDK'nın eseriymiş gibi gösterilmektedir. Bizim gibi bankacılık sektörünü yeniden yapılandıran ve büyük maliyetlerle karşılaşan diğer ülkelerde bu sorumluluğu üstlenen bürokratlara bize yapılanların hiç biri yapılmamıştır. Bu ülkelerde bankacılık operasyonunu yürüten kişiler ya başka kurumlarda görevlendirilerek gözden uzak hale getirilmekte ya da mevcut görevlerine devletin himayesiyle devam etmektedirler. Bizde ise bu kadar riskli operasyonları yapanlar günah keçisi haline dönüştürülüp, hakkında soruşturma açılmakta ve haksız yere hedef gösterilmektedir.

Soruşturmaları şeffaf yapın

ESKİ
BDDK Başkan Yardımcısı Teoman Kerman, soruşturmalar konusunda da şunları söyledi:

‘‘BDDK kurulalı üç yıldan biraz fazla zaman geçti. İki yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetime tabi tutulduk. Daha sonra TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu tarafından incelendik. Ayrıca, bizler hakkında yapılan şikayetler dolayısıyla da soruşturmalar yapılıyor. Bunlara ilaveten Kurumun hesaplar da yasa gereği üçlü denetime tabi tutuluyor. Halen Kurumda 37 müfettişin olduğunu duydum. Bu kadar soruşturmaya tabi tutulmak çalışanları huzursuz ediyor. Soruşturmalar gizli olmakla beraber zaman zaman çarpıtılmış bir biçimde sızanlar olabiliyor. Kendinizi savunma imkanı bulamadan suçlu ilan edilebiliyorsunuz. Bu nedenle benim önerim soruşturmalar gizli belgeler için önlem almak şartıyla herkesin bilgisine açık olarak yapılmalı. Ben hiç bir inceleme ve soruşturmadan çekinmiyorum. Attığım her imzamın sonuna kadar arkasındayım. Sanıyorum Cumhuriyet kurulduğundan beri benim düzeyimdeki hiç bir bürokrat benim kadar imza atmamıştır. Bu kadar çok imza atarsanız bol bol suçlanırsınız. Bizim komşumuz bana hep ‘‘Doğru duvar yıkılmaz’’ diyor ama duvara devamlı ya yazı yazılıyor yada taş atılıyor. Son zamanlarda çekiçle bile vuranlar var. Bakalım ne olacak ben de merak ediyorum. Bizim yaptığımız görev dünyanın belki de en zor görevi. Suç duyurularında tereddüt ettiğimiz durumlar olduğunda ceza hukukçularından veya hukuk müşavirliğimizden görüş alıyoruz ama bu da hoş karşılanmıyor. Halen yürütülmekte olan incelemenin bir tanesi murakıp raporunda önerilen suç duyuruları için neden hukuki mütalaa aldığımızla ilgili.
Yazarın Tüm Yazıları