HER yıl sonuna doğru Abant’ta sermaye piyasasındaki gelişmelerin irdelendiği bir "hafta sonu toplantısı" yapılması adet oldu. Açıkçası daha önceki yıllarda daha geniş katılımlı ve heyecanlı geçen Abant Zirvesi, bu yıl, duyduğumuz kadarıyla biraz sönük geçmiş.
Bu arada çıkan haberlere baktığımızda, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar’ın artık önümüzdeki yıl, en geç görev süresinin dolduğu 2007 Kasım’ında bu görevden ayrılacağının kesinleştiğini söyleyebiliriz.
Daha önce de yazmıştık; tasarruf genelgesi nedeniyle bundan bir-iki ay önce İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ile SPK yetkililerinin karşı karşıya gelmesinde, her iki kurum yönetimlerinin de hataları vardı. Hükümetin bu alanlara kendi adamlarını atamak için bir tasarruf genelgesi oyunu oynadığı, daha doğrusu bunu Başbakanlık yoluyla yaptırdığı, açıktı. Ancak bu iki kurum yöneticileri de yanlış kararlarıyla oyuna katkı sağlamışlardı.
O zaman karşı karşıya gelen bu iki kurum başkanlarının Abant toplantısında verdikleri görüntü, bizi şaşırttı. Cansızlar’ın, sanki daha önce "Başbakanlığa topu atan" kendisi değilmiş gibi, dönüp "Aslında İMKB’nin tasarruf genelgesine girmemesi gerektiğini" söylemesi hayli ilginçti. Ancak ertesi günü bu kez kendisinin de Başbakanlık izni olmadan yurtdışı toplantılara gittiğini söylemesi, şimdiye kadarki çizgisinin tersine, hükümet yetkilileriyle çatışır görünmesi, belirli bir planın uygulamaya konduğunu açığa çıkardı.
Yıllardır bürokrasiyi izleyen, bürokrat tavırları hakkında biraz görüş sahibi bir gazeteci olarak, "Cansızlar’ın SPK’ya yeniden atanmaktan umudunu kestiğini ve bunu kesinleştirdikten sonra, küçük çıkışlar yaparak şimdiye kadar verdiği AKP yanlısı imajını düzeltmeye çalıştığını" rahatlıkla söyleyebiliyorum. Abant’ta bulunan arkadaşlardan aldığım bilgilere göre, Cansızlar’ın bu demeçleri vermesine neden olan "el çak-yer çaka" senaryosu da, benim bu görüşümü pekiştirir bir oyunun oynandığını gösteriyor.
SIRA MERKEZ BANKASI’NDA
Bürokratların bu tür tavırlarının elbette ki, hoş görülmesini sağlayacak unsurlar mevcut, bunu iyi biliyoruz. Ancak keşke kendine güvenen bürokratlar olsa da, bu tür oyunlara gerek duymasalar. Yani keşke görev başındayken bu çıkışları yapabilseler ve "bu koltuğu kaybetmekten fazla kaybı olmayacak kadar nitelikli" dedirtecek bir görüntü verseler. Aksi takdirde hükümetin politikalarına, atamalarına "kayıtsız destekle" yerinde kalmaya çalışıp, daha sonra umudunu kestikten sonra tavır değiştirmek, pek inandırıcı gözükmüyor.
Cansızlar’a böyle bir çıkış ve zamanlama aklını kim verdi bilmiyoruz ama bizce doğru olmadı. Bu tür, "son çıkışlar" çok inandırıcı olamıyor, hiçbir zaman olmadı...
Cansızlar’ın bir süredir sıkıntı içinde olduğunu biliyoruz. Yönetime tümüyle AKP’li kişilerin atanmasıyla artık fazla bir hareket alanı bırakılmamasından rahatsız olduğunun da farkındayız. Yani zaten bir kez daha atanmayacağını kendisi de biliyordu. Dememiz o ki; bütün bu çıkışlara gerek yoktu. Zaten bağlı olduğu resmi makamlarda bile, "Doğan Cansızlar yurtdışı bir göreve tayin isteyip ayrılır artık" beklentisi vardı.
Cansızlar’ın çıkışlarından anlamadığımız tek şey, "Acaba 2007 Kasım ayını beklemeden, önümüzdeki yılın başlarında emekliliğini isteme ya da yurtdışı tayin isteme niyeti mi var?" sorusunun yanıtı oldu. Zamanlama 2007 Kasım’ına göre biraz erken yapılmıştı.
Bu tür tavırlar yılların bürokratı Doğan Cansızlar’a fazla bir şey katacağını zannetmiyoruz. Bunun da ötesinde, Prof. Dr. İsmail Türk’ün kurup bağımsızlığı için büyük mücadele verdiği SPK’ya da bir katkısı olmayacaktır. Hatta zararı olacağını bile söyleyebiliriz.
Cansızlar biraz da AKP’ye yakın bir tavır koyduğu için, "eski dönemin bürokratı" olarak pek görülmüyordu. Şimdi belli ki o da gidici. AKP’nin "tek yer" olarak kalan Merkez Bankası’na gözünü diktiğini, bununla birlikte tümüyle istediğini yapmış olacağını da hatırlatalım.