Başkan'ın istifasını Başbakan istedi

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Engin Akçakoca dün Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e istifasını verdi.

Akçakoca'nın istifayı sunmasından önce, sabah saatlerinde Ankara'da yaşananlar çok ilginçti. Dünkü gazetede yeralan Akçakoca söyleşimiz üzerine Abdüllatif Şener, ‘‘Saat 12.00'de randevu istedi verdim. Gazetede yer alanlardan, istifadan haberim yok, öğreneceğiz’’ demeci verdi. Başbakan Tayyip Erdoğan da, Akçakoca'ya baskılardan haberi olmadığını belirtip, ‘‘Şikayet varsa bunlar bakana aktarıldı. Gazetelerden okuduk, şık olmadı’’ dedi.

Bu açıklamalar üzerine gerçeği söylemek, farz oldu: Şener ve Erdoğan'ın söylediklerine bakmayın, bundan haberleri vardı. Daha da ötesinde Akçakoca'nın istifasını, Şener kanalıyla Başbakan Tayyip Erdoğan istedi. Yani Erdoğan'ın dediği gibi, ‘‘Çalışırsın başarılı olursan halk takdir eder’’ diye bir şey yok, istifasını kendisi istedi...

Akçakoca ile söyleşi yaparken ‘‘Hükümetin istifasını isteyip istemediğini’’ ısrarla sorduk ama kendisi ısrarla bu konuda bir şey söylemek istemediğini söyledi. Ancak Akçakoca ‘‘evet’’ demese bile, aldığımız bilgilerin sağlamlığına güveniyoruz. Daha önce Akçakoca, her devlet adamı terbiyesi almış bürokrat gibi, iktidara geldiklerinde ‘‘isterseniz giderim’’ demişti. Ancak o dönemde buna cesaret edemediler. Ancak yaklaşık 15 gün önce Abdüllatif Şener kanalıyla, ‘‘Hani baştan istifa edebileceğini söylemiştiniz ya’’ denilip, bunu Başbakan'ın şimdi istediği söylendi. Bununla birlikte Başbakan'a bağlı müfettişler birdenbire Kurul'a araştırma sonuşturma için dolmaya başladılar. Doğal olarak hükümetten bağımsız hareket etmeyen AKP'li milletvekilleri de birdenbire BDDK'yı soru yağmuruna tutmaya başladı. Ardından en son hamle geçtiğimiz hafta sonunda geldi. Şener, bizzat Akçakoca'yı ziyaret edip, ‘‘ne zaman ayrılacağını’’ sordu.

BU MU ŞIK OLAN

Bu durumda Şener'in ‘‘Görüşeceğiz ama niye geliyor bilmiyorum’’ demesi ya da Erdoğan'ın ‘‘Gazetelerden öğreniyorum’’ diye konuşması sizce doğru oldu mu? Bu mu şık olan?

‘‘Ne söyleyecek bilmiyorum’’ deyip, aynı gün yeni başkanın ismini açıklamak tek başına, bu işi bizzat planladıklarını ortaya koymuyor mu?

Kaldı ki; yaklaşık 10 gün önce Kurum Başkan Yardımcısı Teoman Kerman, yani soruşturmayı yapan bayan müfettişin ‘‘bu işlemler nasıl oluyor, nereye bakılıyor’’ diye sorup da rapor yazdığı kişi, Başbakanlık teftiş kurulunun isteği üzerine görevinden uzaklaştırıldı. O dönemde de Akçakoca rahatsızlığını yoğun biçimde dile getirdi. Yine son dönem müfettişlere bilgi vermek için özel daire kurmak zorunda kaldıklarını, bu şartlarda iş yapılamayacağını yine Şener'e iletti.

Ankara'da bürokrasiye yeni başlamş taze memurlar bile bilir ki; birini görevinden uzaklaştırmak isteyen bir Hükümet, teftişi, diğer baskıları yoğunlaştırıp bıktırır, istifaya zorlar.

Daha da ötesine giden Hükümetler, Kanunlar Kararlar'ı uyarır, Kurul kararlarının resmi gazetede yayımlanmasını bile, sanki o adamın şahsi işiymiş de devlet işi değilmiş gibi, zorlaştırır.

İşte, özerklik ya da bağımsızlık kavramlarının içinin ne olduğunu bilmiyor ya da biliyor da içinize sindiremiyorsanız, böyle yaparsınız...

Bence Akçakoca'nın istifaya zorlanması tek başına bir olay değil. Kesinlikle bir niyetin, bir anlayışın ürünü ve bununla birlikte gelen diğer kararlara da bakmak lazım. Yani TBMM'ye gönderilen ve birçok yetkiyi siyasi otoriteye alan kararlarla birlikte değerlendirmek lazım.

Daha önce de tekrarladığım gibi ‘‘politikacının elinin bankacılık sisteminin içinde olduğu’’ eski sisteme geri dönülüyor. Eskisinden de vahim olacak. Çünkü eski dönemde yine Hazine, Merkez Bankası gibi kurumlara yetki dağılmış, bir ölçüde dengeleme yapılmıştı. Şimdi tüm yetkilerin toplandığı BDDK ve buraya atanacak siyasi bir kişi kanalıyla ve yapılacak diğer düzenlemelerle ‘‘politikacının elinin tümüyle içinde olacağı bir bankacılık sistemi’’nden sözediyoruz...
Yazarın Tüm Yazıları