Paylaş
Referans’ın haberi ve Maliye’nin tepkisi birkaç açıdan incelenmeli.
Birincisi; Maliye Bakanlığı’nın haber üzerine yaptığı açıklamaya ilişkin. Şahsen, Maliye bürokratlarının kendi istekleri ile bu açıklamayı yaptığını sanmıyorum. Çünkü biliyorlar ki; önümüzdeki dönem, hepsini olmasa da, bir kısmını hayata geçirmek zorunda kalacaklar.
İkincisi; Başbakan ya da bakan bu haberi yalanlayın demişse, bence “son mali tedbirlerin IMF ile anlaşma için alındığı” varsayımının geçerliliğini biraz daha sorgulamamız gerekiyor. Elbette bu yalanlama isteği “IMF ile anlaşma imzalanmayacak” anlamına gelmiyor ama niyet konusunda hala belirsizlik bulunduğunun da bence açık bir göstergesi.
Üçüncüsü ise; hazırlanan önlem önerilerinin içeriğine bakıldığında, ekonomi yönetiminin hala yaşadığımız krizi, asıl sorunları bence tam kavrayamadığını gösteriyor.
BİZDE ÖNCELİK REEL SEKTÖR
Bu savımı bazı banka iktisatçıları ve akademisyenlerle tartıştım ve aynı görüşte olduklarını gördüm: Tüm dünyada krizden çıkış için öncelik verilen sektör finans sektörü ve buna göre önlemler alınıyor. Bizim ekonomi yönetimi de dışarıdaki önlemleri kopye edip sanki bizim de önceliğimiz finans sektörüymüş gibi davranıyor. Halbuki bizde öncelik reel sektör, üretim.
Daha doğrusu bizim ekonomide öncelikli ve acil ihtiyacımız “güven”...
İçeride işlerin açılması, hiç olmazsa iç talebin artırılıp bunun için üretim yapılması reel sektörün batmaması, işsizliğin daha da artmaması için artık ekonominin tüm aktörlerine güven verilmesi lazım. En büyüğünden en küçüğüne, hem yatırımcısına, hem tüketicisine.
Buna karşılık
ekonomi yönetiminin önerilerine bakıyorsunuz; eski, her bu tür krizde yaptıkları bütçeyi onarmaya yönelik, vergi artışıyla gelir artırmaya dönük öneriler tekrarlanıyor...
Bu önlemlerin “mali tedbir sağlanıyor” havası vermesi açısından, yani ekonomi yönetimine güven oluşması açısından bir yararı olmaz mı derseniz, tabi ki olur. Ama yeterli değil...
Zaten çok geç kalındı, geç kalındığı için ilk çeyrek küçülmesinde dünya üçüncüsü olduk. Artık başka şeyler yapılması lazım. Yani siz geliri artırırken, aynı zamanda ağırlıklı olarak kamu harcamalarını kısıp, iç talebi artıracak alanlara yönelmeniz gerekiyor. Tüketiciyle, özel sektör eliyle üretimi artırmanın yoluna bakmanız lazım.
Bence ÖTV ve KDV indirimleri şu ana kadar en işe yarayan önlemlerdi, orada kaldı..
IMF’nin tüm gelişmekte olan ülkeler gibi sizinle de anlaşma isteği var. Bu küresel eğilimi de kullanıp Hükümetin biran önce güveni sağlamak için anlaşma yapması gerekiyor. Bu yolla hem güveni sağlayacak, hem talebi artıracak hem kaynak sağlayacak ama hâlâ ayak sürüyor...
Maliye’nin önlem paketini sözde yalanlar biçimde açıklama yapması, bence hükümetin kafasının IMF ile anlaşma konusunda hâlâ net olmadığını gösteriyor.
IMF İLE YAKINLAŞMA VAR AMA
Zaten IMF ve Hazine kanadından gelen son bilgiler de hala anlaşmanın kesin olmadığına işaret ediyor. İlgili çevreler
iki taraf arasında eskisine kıyasla bir yakınlaşma olduğunu ama hem alınacak yapısal kararları ve zamanlamaları,
hem de mali uyumun dozu konusunda hala iki taraf arasında farklılıklar bulunduğunu söylüyorlar. Yani IMF ile anlaşma hâlâ kesin değil.
Bu arada bankalardan gelen bilgilere göre üretim açısından temmuz ayı hiç iyi gitmiyor, ağustosun da aynı trendi sürdüreceği aşikar...
Bu gidişle Türkiye’nin büyümesi pek mümkün değil...
Paylaş