Başbakanlığa göre AB müzakerelerinde sorun yok

GEÇEN günkü AB müzakerelerine ilişkin yazımıza çeşitli tepkiler aldık. Dün de, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Dr. Emin Zararsız arayarak, özellikle kurumlarına ilişkin yazımızda dile getirdiğimiz bazı duyumlara itiraz ettiğini söyledi.

Herşeyden önce Başbakanlık olarak tüm müzakere fasıllarında liderlik etme gibi bir çabalarının olmadığını kaydeden Zararsız, şimdiye kadar 6 konudan ikisine Başbakanlığın, ikisine DPT’nin, birine Dışişlerinin liderlik ettiğini tarımda ise Tarım bakanlığı ve DPT’nin ortak liderliğinin sözkonusu olduğunu söyledi.

Müzakerelerin yürütülmesinde ‘gizlilik’ diye özel bir çaba olmadığını, kaydedilen aşamaların tüm kuruluşların katılımıyla değerlendirildiğini kaydeden Zararsız, önümüzdeki Cumartesi günü de basın için yeni bir değerlendirme toplantısı yapılacağını söyledi.

Seçilen 5 kuruluşa ilgili konuya göre liderlik görevi verildiğini kaydeden Zararsız, 5 kuruluşun arasında bir çatışmanın da söz konusu olmadığını kaydetti.Bunun üzerine zaten DPT’nin müzakereler konusundaki şikayetlerinin haber olarak yansıdığını kaydettiğimizde ise Zararsız, bu konuyu DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık’ın yalanladığını söyledi.

Zararsız’ın yanısıra, müzakerelerin iyi gittiği yönünde başka mailler de aldık ama, tam tersine iyi gitmediği, bu şekilde yol alınamayacağını, yazdıklarımızın ortaya çıkan sorunların ancak küçük bir bölümünü yansıttığına ilişkin mailler de...

Herşeyden önce şunu söylememiz gerekir ki; Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Emin Zararsız’ın söylediklerinin tersine, müzakereler konusunda çok çeşitli kurumlardan çok yoğun eleştiriler alıyoruz. Zararsız, ‘kendisinin bile bazı konularda liderlik konumu verilmesine itiraz ettiği’ yolundaki duyumlarımızı da ‘Öyle bir şey yok’ diye yanıtladı. Kendisine güvenmek zorundayız ama DPT’nin de sürece ilişkin itirazı olmadığı yolundaki sözlerine kesin olarak katılmıyoruz. Tıktık, ilgili haberi yalanladı mı bilmiyoruz ama DPT’nin gidişat konusunda çok rahatsız olduğunu,birinci elden biliyoruz. Bu şikayetlerini çeşitli mercilerde dile getirdiğini de çok iyi biliyoruz. O nedenle, müzakereler konusunda bazı bilgiler doğru değilse bile, bunun doğru olduğuna kesin olarak eminiz. Herşeyi olduğundan tozpembe göstermeye çalışmanın, kimseye ve ülkeye faydası olmadığını da tekrarlamakta fayda var.

BRÜKSEL’DE DİYANET VAKFI’NIN MİSAFİRHANESİ

Bu arada yine Başbakanlıktan geldiğini sandığımız, büyük ihtimalle takma isimli bir mailde de, süreci yakından bir kişi olarak yazdıklarımıza itiraz ettiğini söyleyen bir kişi, süreçteki Türkiye’nin stratejisini hiç bilmediğimizi kaydedip, ‘Süreçteki ve şu an devam edegelen tarama sürecindeki temel yaklaşım her fasılda ilgili fasılla ilgili bütün kurumların fasıllara dahil olması ve bu şekilde tek merkezli bir örgütlenme yerine ilgili kurumların da katılmasını sağlayarak konuyu sahiplenmelerini sağlamak ve böylece tepeden inme yönlendirme yerine yönetişim anlayışıyla süreçte ilerleme hedeflenmektedir’ diyor. Ardından AB komisyonu bürokratlarının da katılımcıların istek ve gayretlerinden çok memnun olduklarını söylüyor.

Bu kişinin söylediklerinin aksine AB komisyonunun müzakerelerden hoşnut olmadığını çok rahat söyleyebiliriz. Kaldı ki; Ankara’daki komisyon yetkilileri bunu açıkca dile getirdiler.

Bu arada ABGS’nin çok rahatsız olduğu da emin olduğumuz başka bir konu. Bu konuda gelen bir mailden küçük bir bölüm: ‘Ödevini yapan çalışkanların, üstüne yatan tembeller, tabi ki ön planı ABGS’ye bırakmaz. Ne yaparlarsa yapsınlar, AB müzakerelerinde neyi gizledikleri ve yalanları bir bir ortaya çıkacak ve aslında zor olmayan ama adam kayırmacıların beceremeyeceği bu işi de ellerine yüzlerine bulaştıracaklar. Sonrada AB yi suçlayacaklar.’

Görüldüğü gibi tepkiler farklı. Madem iş bu aşamaya geldi Brüksel’de öğrendiğimiz bir bilgi daha aktaralım: Brüksel’e müzakereleri için giden bürokratların çoğu dil bilmiyor ve ilişki kuramıyorlar. Zaten yanlarında getirdikleri dil bilen çağdaş gençler, görüşmeyi asıl götüren bürokratlardan kesin çizgilerle farklı görüntü veriyor, ancak bu gençler özel ilişki kurabiliyor. Brüksel’e giden bürokratların çoğunun Diyanet Vakfı Misafirhanesinde kalıp, sosyal hayata katılmadıkları, böylece harcırahları kişisel gelirlerini katkı olarak görmeleri de dikkat çekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları