Başbakan’ın tavrı ortak fotoğrafa

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, TÜSİAD’a karşı takındığı sert tavırla büyük tepki gördü. Sadece işadamları değil, bazı bakanlar bile özel görüşmelerimizde, "Başbakan’ın niye böyle bir çıkış yaptığını anlamadıklarını, büyük hata yaptığını" söylüyorlar.

Yanıtlanması gereken soru şu: "Eğer aynı şeylerin söyleneceği bu toplantıya Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer değil de, örneğin kendisi veya bir yardımcısı katılmış olsa idi, Başbakan aynı tepkiyi gösterir miydi?" Bizce yanıt; kesinlikle hayır...

Başbakan’a yakın kaynaklardan edindiğimiz izlenim de, Başbakan’ın tepkisinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Mustafa Koç ve Ömer Sabancı’nın verdiği ortak fotoğrafa olduğunu gösteriyor. Özellikle de, hem Cumhurbaşkanı’nın hem de TÜSİAD’ın "seçim barajının düşürülmesi" yönünde verdikleri demeçlere takmış durumdalar. Anladığımız kadarıyla bunu bir komplo teorisi çerçevesinde değerlendiriyorlar.

Bu tür kaygılarla ülkenin yönetilemeyeceği çok açık, tabii ki...

Bu argümanın üzerinde ısrarla duran yetkililere, TÜSİAD’ın bu tür toplantılarda yapacağı açıklamalar için nasıl çalıştığını anlatıp, "Böyle bir şey olduğunu sanmıyoruz. Peki diyelim ki ortak tavır var, CHP de istemiyor siz de istemiyorsunuz, yani bunun olmayacağı ortadayken bu tepki niye? Üstüne üstlük bu adamlar o kadar saf mı ki olmayacak bir şey için böyle tavır alsınlar?" dediğimizde, pek yanıt alamıyoruz. TÜSİAD’ın yıllardır seçim barajıyla ilgili aynı şeyi, hem de daha sert bir biçimde söylediğini hatırlattığımızda da susuyorlar...

Bu komplo teorisine dayanan yetkililerin bile, Başbakan’ın tavrını tasvip etmedikleri de ortada. Kısacası; Başbakan’ın hatasını bu tür argümanlarla yumuşatmak istiyorlar.

Bu kişiler Başbakan’a açık açık bunun bir hata olduğunu söyleyebiliyorlar mı, bilmiyoruz. Ancak ortada bir gerçek var ki; son dönemde AKP Hükümeti sorunları çözmekte sıkıntı çekiyor, hatta durup dururken sorun kaynağı oluyor. Bu da artık kimsenin gözünden kaçmıyor.

Her şeyden önce AKP Hükümeti, içerde AB hedefi ve IMF çapası nedeniyle yaptığı olumlu işler nedeniyle, bugüne kadar aydın kesimden ve işaleminden aldığı desteği kaybetmeye başladı. Her ne kadar "kızarak karşı çıksalar " da AB sürecinin iyi gitmediği, hükümetin bu hedeften sapma sinyalleri verdiği ortada. Bu konuda AB yetkililerinden gelen tepkilerin de önümüzdeki dönem daha da artacağını, rahatlıkla söyleyebiliriz.

CEM BOYNER’İN SÖZLERİ

Kısacası; Türkiye belli bir sürece girdi ve bu yolda ilerliyor. Bu yolu, süreci önceden gören ve buna göre öneriler getirip uyarılarda bulunan kuruluşların başında da TÜSİAD geliyor. Bu süreci geri çevirmek mümkün değil. Hele ki bu gidişatı görüp söyleyenlere karşı suç duyurusunda bulunmak, akışı tersine çevirmeye çalışmakla eş anlamlı...

Başbakan’ın Mustafa Koç için suç duyurusunda bulunması, bu nedenle çok geniş bir kesimden tepki gördü. Birçok işadamı buna karşı çıkarken, en cesur tavrı, bizce, demokrat kişiliği ile tanıdığımız, Cem Boyner gösterdi. Boyner, "Özgürce ifadeye, konuşmaya karşı Başbakan suç duyurusunda bulunarak korku salıyor. Bu çok ağır. Eleştirileri korkutarak susturmak, özgürlüğün parçası olamaz" diyor.

Bence sonuna kadar haklı... Ki Boyner, AKP Hükümeti döneminde hem ekonomik istikrar için gösterilen çabaya, hem de AB yolunda atılan adımlar için hükümete destek veren bir kişi.

Bunun "bir anlayış meselesi" olduğu, AB ve IMF’nin zorlamalarıyla yapılan olumlu işlerin, içe sindirilemeden kerhen yapılmış şeyler olduğu ve anlayış değişmediği takdirde, bir gün gelip, gerçek kimliklerin icraatla ortaya çıkacağı yolunda tedirginlikler taşıyanlar vardı. Ancak Boyner’in de içinde olduğu işaleminin geneli, "artık kriz istemiyoruz" noktasından hareketle, bu tedirginlik noktalarını hissetseler bile, şu haftaya kadar, görmemezlikten geliyorlardı.

Bu krizin TÜSİAD tarafından istenmediğini biliyoruz. Bu nedenle Başbakan, daha önce olduğu gibi, önce partilileri devreye sokup, geri adım atarak ortalığı yumuşatma yolunu seçebilir.Ancak yumuşatılsa da, bu kriz daha sonradan sıkça hatırlanacak krizlerden biri oldu.
Yazarın Tüm Yazıları