Paylaş
Merkez’in zorunlu karşılık politikasıyla bankalar kanalıyla rezerv biriktirdiği, döviz riskini, maliyet artışını bankaların üzerine yığdığı, olumsuz sonuçlarının görüleceği de söylendi.
İşte yeni yılla birlikte Hükümetin ve Merkez Bankası’nın uyguladığı bu yanlış politikaların bankalar üzerinde yarattığı yükü somut olarak hissetmeye başladık. Bankaların karlılıkları, sermaye yeterlilik oranları ciddi biçimde düşmeye başladı. Tüm bankacılar bu yılın, hatta önümüzdeki yılın da, kendileri açısından çok zor geçeceğini zaten bir süredir söylüyorlar.
İşte bu aşamada uluslararası rating kuruluşu Moody’s’in önceki gün 10 Türk bankası için verdiği notta görünümün zayıfladığı yönünde yaptığı açıklama, kimse için sürpriz olmadı. Bunun ardından rating puanında düşüşün gelebileceği de piyasada yoğun olarak konuşulmaya başladı.
Moody’s’in yaptığı açıklamada, bankacılık sisteminin önümüzdeki 12-18 ay boyunca, büyümedeki yavaşlama, Türk bankalarının fonlama maliyetlerinin artması ve politik risklerden dolayı zorlu bir süreç yaşayacağı belirtildi. Bununla birlikte Türk bankalarındaki varlık kalitesinin ve karlılığın zayıflayacağı söylendi. Türkiye’nin 2014 yılında yüzde 2,5 büyüyeceği tahmin edilirken, Türk bankalarındaki fonlama masraflarının 2013’e kıyasla 400 baz puan arttığı kaydedildi. FED’in parasal genişlemeyi azaltması, politik belirsizlikler, potansiyel bir parasal sıkılaştırma ve iç talepteki zayıflamanın Türkiye’nin büyümesinde aşağı yönlü riskler oluşturduğu ifade edilen açıklamada, Türk bankalarının kredilerden kaynaklanan sıkıntıları absorbe etme kapasitesi olduğu ancak bu 10 bankanın kredi profillerinin zayıflayacağı belirtildi.
Moody’s açıklamasında Merkez Bankasının dış fonlama maliyetleri arttığı takdirde rezerv gereksinimlerini azaltmayı düşünebileceği, refinansman ihtiyacının artması durumunda ise bankacılık sisteminin önemli seviyede rezervden yararlanacağı kaydedildi. Yani Moody’s, bankaların döviz cinsi karşılık tutarlarında Merkez’in önümüzdeki dönem indirim yapacağını söylüyor.
Bankaların notu için daha çok aşağı yönlü baskı bulunduğu bunun da varlık kalitesi ya da karlılıktaki önemli derecede bozulmaya yol açan operasyonel çevreden veya piyasa erişiminin uzun bir süre için kısıtlı olmaya başlamasından kaynaklanabileceği belirtildi.
BANKACILIK SİSTEMİ TEMEL DİREKTİ
Özetle; 2000 yılında çok büyük bedeller ödenerek sağlam bir bankacılık sistemi kurulması için çok radikal adımlar atıldı. Bu adımlar meyvesini verdi ve AKP iktidarında ekonomik istikrar yaşanmasında sağlam bankacılık sistemi kilit rol oynadı. Ancak her alanda olduğu gibi Hükümet, bu konuda da bindiği dalı kesmekten geri durmadı. Gerek ideolojik sayılacak
siyasi söylemler, bu amaçla salma gibi vergi ve rekabet cezalar derken, para politikasını da bu sağlam banka sistemine yükü bindirecek biçimde kurdu, siyasi nemasını da yedi.
İşte şimdi bu politikanın da sonuna gelindi. Babacan her ne kadar sistemin sağlam yapısını bozacak kararlara karşı çıkacaklarını belirtse de, durum ortada. Eğer kurlar daha da yukarı giderse, reel kesimde zor durumda kalacak olanları, bu yükün sonunda bankacılık sistemine fatura edileceğini herkes biliyor.
Kısacası; 2000-2001 yılında yapılan reformların nemasını yiyen, 2007’ye kadar mevcut yapısal programa sadık kalıp sonra vazgeçen Hükümet, ekonomiyi yanlış yönetiyor. Yanlış politikaların sonuçlarını artık görmeye başladık.
Paylaş