GEÇTİĞİMİZ hafta Merkez Bankası’nın faiz artırım kararı bütün boyutlarıyla tartışıldı.
Genel olarak hemen herkes, Merkez Bankası’nın sürpriz bir faiz artırım kararı vermesinden memnundu. Bankacılar kararın alınacağı Para Politikası Kurulu toplantısı öncesi, daha küçük bir artırım beklediklerini söylemişlerdi ama karar açıklandıktan sonra da kararın ne kadar isabetli olduğunu söylemeye başladılar.
Bu arada, sanki bu kararlarla bütün iş halledilmiş, bozulan işler yeniden rayına girmiş gibi bir hava verilmeye çalışıldığı da gözlendi. Sürpriz kararın etkisiyle bu abartılı yorumlar yapılırken, daha sonraki günlerde ayakların biraz suya ermeye başladığını gözlüyoruz.
Daha önce de değindiğimiz gibi; bu gidişle şok faiz olarak adlandırılan faiz artırımının da yetersiz kalacağını düşünüyoruz. Umarız işler iyi gider, faizi artırmadan istikrar kazanılır.
Bankaların da artık eskiden olduğu gibi tabloya pembe gözlüklerle bakmadıkları ortada. Daha önce hiç kötü haber istemeyen piyasalar, artık her şeye şüpheyle bakar, her taşın altına bakar oldular. Artık banka iktisatçıları ve dealar’lar "Nasıl olsa bir şey olur, işler düzelir" havasında değiller. Şimdi kamunun rakamlarını, aldığı kararları daha detaylarıyla inceliyorlar.
Bankaların bakışını gösteren en önemli unsurlardan biri, düzenli olarak hazırladıkları yorum bültenleridir. Banka yönetimleri bu bültenleri, yorumları, değerlendirmeleri çok iyi izleyip kararlarını alırken onlara dayanırlar. Bankalar aynı bültenleri iyi müşterilerine de gönderirler ve müşterilerine yatırım kararı tavsiyesinde bulunurken, bu bültenleri kullanırlar.
Her şeyden önce şunu söyleyelim ki; bültenlerin dili bile son iki haftada değişmiş durumda.
Şimdi size, başlarında bulunanları tanıdığım ve iyi iktisatçı olduklarına güvendiğim, iki ayrı bankanın araştırma birimlerinin geçen hafta sonunda çıkan bültenlerinden bazı bölümleri aktaracağım. Bir bankanın Makro Yorum raporu "Keşke Kredibilite bir adımla kazanılabilseydi" başlığını taşıyor. Para Politikası Kurulu’nun faiz kararının değerlendirildiği raporda, bu kararı "Enflasyon sorununun tek vuruşla halledilmesi ve Merkez Bankası bağımsızlığının kanıtı" gibi görmenin "Fazla iyimserlik" olacağı söyleniyor. Faizlerin 1.75 puan birden artırılmasının doğru yolda atılmış bir adım olarak değerlendirildiği raporda, faiz artışının yeterli ya da yetersiz olduğunun ise tartışmaya açık bir konu olduğu söyleniyor. Bu tartışmalara yer verilirken, bir bakış açısıyla, yapılan artırımın piyasadaki fiili gerçekleşmenin yarısı olarak görülebileceğine de işaret ediliyor. Yani Merkez Bankası’nın yaptığı açıklamada yer verilen "bundan sonra yönün aşağı olacağı" ibaresine katılınmıyor.
MERKEZ BANKASI ATAMALARI
Aynı raporda Merkez Bankası’nın kredibilitesi ve bağımsızlığı konusunda erken hükümlere katılmanın zor olduğu kaydedilerek, bu kararın hükümete rağmen alındığı izlenimi olmadığı, bakanların ve hükümete yakın gazetelerin bu kararı övmüş olmasının bağımsızlık adına manidar olduğu kaydediliyor. Başkan yardımcılığına ve Para Kurulu’na yapılan son atamalar için ise "bağımsız bir kurul oluştuğu izlenimi vermekten uzak" olduğu ve bu durumun ileriye dönük endişeleri artırdığının altı çiziliyor.
Bir başka bankanın bu haftaya bakışını yansıtan raporunda da, son dönemde operasyonel riskin artması üzerinde durulurken, "Daha zorlu risklerini büyük ölçüde kontrol altına alan bir ekonominin operasyonel taraftan darbe yemesi son derece düşündürücü ve üzücüdür. Ancak esas korkutucu olan Hükümetin ekonominin karşı karşıya olduğu bi işlevsel riskin tam olarak farkında olmayabileceği ihtimalidir" deniyor.
Aynı raporda işlevsel riskin realize olmasının bir örneği ise; olumlu bulunan başkan yardımcıları atamalarıyla tam da başkana kendi ekibini oluşturma imkanı sağlandı denildiği anda Para Politikası Kurulundaki Banka Meclisi temsilcisinin en tartışmalı ve aykırı üye olarak belirlenmesi olarak belirtiliyor.
Kısacası; hükümetin dediği gibi son hareketler tümüyle dış kaynaklı değil, beceriksizlik ve kötü yönetim de söz konusu. Bu anlayışın değişeceğine ilişkin bir umut da pek görünmüyor.