Bakanlar, ekonomik gidişat konusunda rahat değil

IMF ile stand-by anlaşması görüşmelerinin kesilmesinin ardından yapılan açıklamalara ihtiyatta yaklaşmak gerektiğini, her geçen gün daha iyi anlıyoruz.

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın görüşmelerin kesilmesinin ardından, geçen hafta yaptığı açıklamaları, tümüyle piyasaları rahatlatmaya dönük açıklamalar olarak görebilirsiniz. Aynı şekilde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da dahil olduğu “Bakın olmaz dediler dış borç için çok büyük talep geldi” türü açıklamaları da böyle okumak gerektiğini düşünüyorum.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “asıl ayrılık noktalarını açıklamayacağım” diyerek, IMF ile sadece küçük, ileriye dönük bakış açısı farklılıkları yaşandığını söylediğine şahit olduk. Bununla birlikte “basında yer alan nedenlerin hiçbirisi doğru değil” demesi de, başka bir sorunlu söylem olarak ortaya çıkıyor.

Siz, stand-by anlaşmasının kesilmesine neden olan görüş ayrılıklarını açıklamam diyorsunuz, insanlar bu görüşmeleri bilen, içinde olan bürokratlardan, IMF tarafından bilgi alıp ayrılık noktalarından sadece bazılarını yazıyor, siz çıkıp yine, “bunların hiçbirisi doğru değil” diyorsunuz. O zaman siz açıklayın dendiğinde de “açıklamam” diyorsunuz...

İnsanlar neden size inanmak zorunda olsun?

Bir düşünün; siz muhalefette yer alıyorsunuz ve Hükümetin IMF ile ilişkilerden sorumlu Bakanı çıkıp, sizin söylediklerinizi söylüyor, doğru değil diyor ama doğruyu açıklamıyor, üstüne üstlük “yazılanların hepsi yanlış” diyor. Siz yazılanlara değil de, “hepsi yanlış” diye kestirip atan bakana güvenir misiniz?  Çıkıp, “bazı şeyler yazılıyor tamam ama asıl nedenler bunlar değil” deseniz,  yine neyse, tartışılabilir...

Bence Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bu savunma hali, sorulara bile tahammülsüz tavırları bile tek başına, yaşanan süreçten tedirgin olduğunun bir kanıtı. Daha doğrusu IMF ile stand-by anlaşması görüşmelerinin kesilmesinin başımıza ciddi iş açabileceğinden, ileride sıkıntı yaşanabileceğinden endişeli.

MAYIS’TAN SONRA IMF NE YAPAR?


Belki de o nedenle sürekli olarak, 4. madde incelemelerinin ardından, “Mayıs’tan sonra yeniden görüşebiliriz” diyerek, piyasalara “açık kapımız var” demeye çalışıyor.

Halbuki herkes biliyor ki; “Mayıs’tan sonra yapabiliriz” dediği şeyi Türkiye, her IMF üyesi ülke gibi, zaten her zaman yapabilir. Mayıs bu konuda verilecek, piyasaların önüne koyulabilecek  bir tarih değil ki. Her zaman Türkiye IMF’e, “hadi gelin stand-by görüşelim” diyebilir, her ülke gibi...

Aslında sadece Babacan’da görmüyoruz bu tedirginliği, Hükümetin diğer üyelerinde de benzer bir tedirginlik seziliyor. O nedenle de ilgisi-ilgisiz bakanlar özel sohbetlerde “Ama Mayıs’tan sonra yine bakabiliriz” diyor, IMF ile görüşmelerin bitmediğini  özellikle söyleme gereği duyup, tedirginli klerini ortaya koyuyorlar.
Burada sorulması gereken soru; IMF Türkiye tarafına  müzakerelerde, şimdiye kadar çok esnek davrandı, küresel gelişmelerin de etkisiyle, mali disipline tedrici dönüşü kabul eden programı kabul etti ama Hükümet bu programdan bile saptı... Mayıs’tan sonra hem tüm dünyada mali disipline dönüş süreci hızlanacak, hem de artık, “şimdiye kadar kendisini oyaladığını” düşündüğü Türkiye’ye, eskisi kadar esnek olmaya devam edecek mi?

Yoksa, Babacan’ın “hepsi yalan” dediği ama doğru olduğunu iyi bildiğimiz, programdan sapmayı telafi edecek mali ve yapısal tedbirlere, IMF Mayıs’tan sonra yenilerini ekler mi?

Özetle; siz bakmayın “Nasıl da IMF’i gönderdik, artık muhtaç değiliz” diye hava atan açıklamalara...

O açıklamaları yapanların içleri  kıpır kıpır.

Yazarın Tüm Yazıları