Bağımsız kurumlar karar alamaz hale geliyor

KENTBANK'ın ardından Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu, ‘‘Demirbank'a el konulmasının yanlış olduğu’’na karar verdi.

AKP Hükümeti'nin bağımsız kurumları içine sindiremediği, verilen yetkileri fırsat buldukça budadığı, çerçeve yasada bütün kurulların üyelik sayısını 7'ye indirirken, istediği kurumlarda çoğunluğu sağlamak için yasa çıkartıp, sayıyı 9'a çıkardığı, ortada olan gerçekler.

Yargının son aldığı kararları kullanıp, Hükümet'in bağımsız kurumlar konusundaki görüşlerini, yani bunların yeniden siyasi otoritenin güdümüne sokulması niyetini gerçekleştirmeye çalışması sürpriz olmaz.

Yargının aldığı son kararlar üzerine, Bankacık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) nasıl karar aldığına bir bakalım...

BDDK'nın, İmar Bankası'nda açıkca ortaya çıktığı gibi, tabi ki tam anlamıyla denetim ve gözetim fonksiyonunu yerine getirdiğini söylemek mümkün değil. Ancak BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) çok çabuk karar alması gereken kurumlar.

Merkez Bankası ve Hazine ile koordineli çalışarak, ödeme güçlüğü içine girmiş, likidite sıkıntısı had safhaya ulaşmış ve mali sistemi tehdit eder duruma gelmiş, diğer şartlara uymayan bankaları Fon'a alırlar ya da İmarbank'ta olduğu bankacılık yetkisini iptal edip, tasfiyeye götürürler.

BDDK uzman bir kuruluştur, hangi bankanın nasıl likidite sıkışıklığına girdiğini, hangi kredilerin donuk hale geldiğini, bankanın sıkıntısının bir-kaç günlük mü yoksa kalıcı mı olduğunu saptamak BDDK'nın işidir. Kurum çalışanları zaten bu işte uzman kişilerdir ve Kurul üyeleri de ince ince, konuyu bütün detaylarıyla ele alıp, karar alırlar.

Bu yüzden Kurul'un toplanma sayısı ve karar yeter sayıları yüksek tutulmuştur. Yani hata, mümkün olduğunca azaltılmaya çalışılır.

KURUMLARA GÜVENİN

Bu kadar ince eleyip sık dokuyan bir kurumun yaptıkları, kararın alındığı dönem düşünülerek ve uzmanlıklarına güvenilerek değerlendirilmeli.

Şimdi ‘‘ilkesel’’ bazı noktalara değinmek istiyorum...

Bağımsız kurumlar, uzmanlık gerektiren alanlarda, siyasi otoritenin etkisinden uzak, mali ve yönetim bağımsızlığıyla çalışılması, yani kararların bağımsızca alınabilmesi için kurulmuşlardır. Bağımsız denetim organlarının kararlarını yargının değerlendirmesinin, aldığı kararların doğru olup olmadığı ya da çok teknik bir konuda yargı olarak yorumda bulunarak karar almak biçiminde değil de, alınan kararlar yasalara uygun mu, yolsuzluk usulsüzlük var mı, kasıt var mı diye değerlendirmesi en doğrusudur. Yani; yargı organlarının, ‘‘aslında BDDK'nın donmuş dediği krediler donmuş değildi’’ diye yorumda bulunabilecek teknik bilgileri yoktur, zaten olamaz da... Ya da ‘‘Biraz para verilseydi bu banka kurtarılırdı’’ diye yorumda bulunarak karar almak durumunda kalmamalıdır. BDDK bir bankaya rasyolarını düzeltmek için için belli bir süre vermiş olabilir ama bu yasada yer almaz, uygulama kararıdır.

Ekonomide öyle bir şok olur ki: ne yapılırsa yapılsın o bankanın kurtarılamayacağı anlaşılır ve BDDK, verdiği süreye rağmen sistemin tümünü kurtarmak için, Fona alınma kararı alabilir. Ya da diğer otoriteler, ‘‘ödeme yapamıyor tüm sistemi tehdit ediyor’’ diye görüş bildirir, bir bankanın örneğin günde 15 milyon dolara varan açıklara düştüğü saptanabilir ve kısa sürede bu açığın kapatılamayacağı görülüp Fona alınır.

BDDK hepsi acil olan kararları hemen alıp uygulamazsa, bankacılık sisteminin batmasına yol açabilir ve bunu sektörün içindeki herkes bilir.

Bu nedenle, bu Kurum'un başına getirdiğiniz kişilere güvenip, sadece, onların yasalar içinde kalıp kalmadığını, usulsüzlük ve yolsuzluk olup olmadığını denetlemek, yargılamak gerekir.

Bu şartlarda artık, ‘‘ekonomiyi kurtarmak için’’ bile olsa, Kurul üyeleri nasıl acil kararlar alacaklar? ‘‘Niye tüm sistemin elden gittiğini gördüğünüz halde karar almadınız’’ deme hakkımız olamaz.

Şimdi, Kurullar'ın gerekli kararları almaları beklenemeyeceği gibi, artık yabancıların da bu sektöre yatırım için gelmesini bekleyemeyiz...
Yazarın Tüm Yazıları