Paylaş
Babacan, kurlarla ilgili olası risk sorulduğunda ise “Herkesin riski kendine aittir. Serbest kur rejimi içinde yatırımcılar kendi kararlarını kendileri vermeliler” şeklinde konuşmuş.
Bu yıl için belirlenen yüzde 6.8’lik büyüme hedefinin ihtiyatlı bir hedef olduğunu kaydeden Babacan’ın, OVP hedeflerini örnek göstererek, “Kimse çıkıp da seçim ekonomisi var, mali disiplin yok demesin” açıklaması da dikkat çekici.
Gerçekten de hedeflere baktığınızda, “Mali Kural olmasa bile mali disiplin den vazgeçilmiyor” demek mümkün. Ancak zaten bu hedeflerin ulaşılabilir olup olmadığı asıl tartışma konusu. Yani OVP ile belirlenen hedefler tutarsa sorun yok ama bu hedeflerin tutup tutmayacağı konusunda, ciddi tartışmaların yapılması da zorunlu...
Siz OVP’ye, bütçeye koyacağınız gelir ve gider kalemlerine uyacak mısınız, seçim nedeniyle bunu aşarsanız sizi kim engelleyecek? Mali Kural bu nedenle, yani yasal kısıt koyacağı için önemliydi, Mali Kural olmadığı zaman bu rakamlarda kalıp kalmayacağınız ister istemez kuşkulu hale geliyor. Bunu en iyi bilen de Babacan’ın kendisidir, çünkü bunu bildiği için Mali Kural’ı o kadar çok uygulamak istedi.
Daha önce de yazmıştım; seçim ekonomisi sadece bütçe rakamlarıyla, bunlarla ilgili tutarlı hedefler koymakla sınırlı değil. Şahsen şu anda uygulanan sıcak para politikasının bizzat kendisinin bir seçim ekonomisi uygulaması olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu politika, seçim ekonomisi uygulamalarında olduğu gibi, biline biline günü rahatlatmak için uygulanıp geleceği ipotek altına alıyor.
Babacan’ın “sürdürülebilir” olarak gördüğü cari açık rakamları, çoğu kimseye göre çok da sürdürülebilir değil. Şimdi kimse işine ge lmediği için bunu satın almıyor ama herkesin kafasının ardında çok önemli bir risk olarak duruyor. Bu arada Babacan’ın dediği “Herkesin kendi riski” söylemi, ne kadar teoride mümkün olsa da, pratikte pek de geçerli olmayan bir söylem. İnsanlar doğal olarak yöneticilerinden kendilerini riskten korumalarını beklerler...
CARİ AÇIK HEDEFİ İYİMSER
OVP’de, dış ticarete yönelik hükümet tahminlerindeki en önemli noktalardan biri program döneminde ortalama ihracat artış hızının yüzde 12.7 olarak alınması, buna karşılık ithalattaki artış hızının yüzde 11.3’de bırakılması.
OVP’de bunu sağlamaya dönük, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin desteklenmesi, pazar çeşitliliğini sağlamaya dönük özellikle Asya ekonomileriyle işbirliğinin artırılması, ara ve yatırım malı üretiminin desteklenmesi, Eximbank kaynaklarının artırılması gibi, her yıl programlara konan bilindik önlemlerin yer aldığı gözleniyor.
İhracatın ithalattan daha hızlı artmasıyla cari açığın milli gelire oranında da artışın kontrol altına alınması, program döneminde yüzde 5’lik ortalama büyümeye rağmen yüzde 5.2’lik bir seviye nin öngörüldüğü gözleniyor.
Daha dün açıklanan, piyasa beklentilerinin çok üzerinde gelen ağustos ayı cari açık rakamları bile, cari açık büyümesinin hükümetin tahmininden çok daha fazla olacağını gösteriyor.
Küresel ekonomide ki düzelmenin en az 1.5-2 yıl alacağı biline biline büyümenin dış talebe bağlanmış olması, Enerji Ajansı tahminine dayandırılan 80-85 dolarlık petrol fiyatının düzelme olduğu takdirde bu noktada kalmayacağı biline biline cari açığın düşük saptanması, bence OVP’nin en zayıf noktalarından bir kaçını oluşturuyor.
İşte o nedenle de piyasa uzmanları, hükümetin bu hedeflerine rağmen, bu yılki cari açığın milli gelire oranı tahminlerini, şimdiden yüzde 6’ya çıkardılar.
Umarım çığ gibi büyüyen bu cari açık, Babacan’ın dediği gibi; “sürdürülebilir”dir...
Paylaş