Avrupa krizine yüksek cari açıkla yakalanmak

BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, İtalya ve Yunanistan’daki gelişmelerin kendilerini kaygılandırdığını, “ihtiyatlı gitmek zorunda” olduklarını söylemiş.

Bence çok yerinde bir saptama. Özellikle de, Babacan’ın söylediği gibi, mali disiplinin korunması ihtiyacı bu dönemde daha da artmış durumda.
Son olarak “batırılamayacak kadar büyük” İtalya’ya sıçrayan krize gelince... Bankacıların büyük bölümünün İtalya konusunda fazla tedirgin olmadığını gözlüyorum. İtalya’nın borç sorununun hep olduğunu, çok kötü bir sapmanın olmadığını kaydeden bankacılar, çıkan krizi biraz da, “canı sıkılan piyasanın çıkardığı spekülatif bir hareket” olarak görme eğilimindeler.
Bunun da ötesinde İtalya’nın “batırılamayacak kadar büyük” olduğu için, sorunun çok uzamadan çözüme kavuşturulacağı inancındalar.
Türkiye açısından bakılınca; yeni bir Avrupa krizine, daha yeni açıklanan rakamların da gösterdiği gibi, çok yüksek cari açık rakamıyla yakalanmış bulunuyoruz. Dolayısıyla çok daha hassas gidilmesi gereken bir ortamdayız.
Avrupa’nın yaşadığı sıkıntılar, yakın geçmişte gördüğümüz gibi, Türkiye’nin cari açık sorununu büyüten bir unsur oluyor. Çünkü hala Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Avrupa.
Buna karşılık ABD’deki büyümenin yavaş olması ise, genel olarak baktığımızda cari açık sorununu yumuşatan bir gelişme olarak görülüyor. Dolayısıyla cari açık için bir iyi bir kötü gelişme var ama kötü gelişmenin etkisi daha büyük.
Avrupa’daki yeni krize yüksek cari açıkla yakalandığımız gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, ortaya çıkan gerçek ise; Türkiye’nin yüksek büyüme hızının yavaşlaması gereği. Unutmayalım ki; dış talebin büyümeye katkısı eksi 5’e kadar çıkmış durumda. Avrupa’daki sorun büyüyüp aynı milli gelir büyüme oranını yakalarsak, dış talebin geriletici etkisinin daha büyük olacağı kesin.
Bir başka deyişle aynı büyüme hızını, dış talep daha da gerileyeceği için, ancak daha fazla artan iç taleple yakalayabiliriz. Bu da zaten yüksek seyreden iç talebin makro ekonomik dengeler için daha tehlikeli olması anlamına gelir.
PİYASA: İÇ TALEP YENİDEN CANLANIYOR
Azalan dış talebi, ekonomik dengeler içinde tolere etmenin yolu yüksek büyüme oranlarının düşmesinden geçiyor. Buna bağlı olarak iç talebin ciddi biçimde azaltılması gerekiyor.
Piyasadan gelen haberler ise seçim sırasında düşen iç talebin, seçimden sonra yeniden artmaya başladığını gösteriyor. Bankacılar, öncü verilerin iç talebin azalacağı yere yeniden artışa geçtiğini gösterdiğini söylüyorlar.
Peki, kısa vadede finanse edilmesinde sıkıntı görülmeyen cari açık problemi nedeniyle, politikacılar büyümeyi yavaşlatma, iç talebi kısma kararı verirler mi?
Bence Babacan’a ve bürokratlara kalsa, iç talebi ve büyüme oranını, dolayısıyla cari açığı düzeltmek için daha ciddi kararlar alırlar. Ancak kimse Başbakan Erdoğan’ın buna razı edileceğini düşünmüyor. Babacan da bu gerçeği gördüğü için, cari açıkla ilgili sorulara, bu rakamların kendileri için sürpriz olmadığını belirtip, “yılın son çeyreğinden itibaren daha makul ve farklı bir trende gireceğini” söylüyor.
Alınan önlemlerin iç talebi ve cari açığı istendiği kadar azaltmadığı ortada. Çok önemli bir hareket görülmediği takdirde, yeni ciddi tedbirlerin alınacağı da şüpheli. O nedenle Babacan her ne kadar son çeyrekte azalmaya başlayacağını söylese de, piyasalar cari açıkta ciddi bir düzelme beklemiyor.
Peki, bu iş nereye kadar gider derseniz; politikacılar işler iyiyken önlem almaya yanaşmayıp, büyümenin sürdürülebilir oranları uzun süre aşmasına izin verdikleri zaman, daha önce başımıza ne iş geldiyse, yine aynısı olur...
Yazarın Tüm Yazıları