AKP Hükümetinin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, anketlere çok önem verdiğini biliyoruz. Bazıları parti tarafından bilinen ama bazıları çok dar bir grupta değerlendirilen kimbilir kaç tane anket yaptırıyorlar? Rivayet muhtelif ama kaç tane anket var tam olarak bilinmiyor.
Bu anketler, halkın nabzını, eğilimlerini yoklamak, AKP’nin kuruluş aşamasında ve seçim sürecinde çok işe yaradı, bu açıkca belli oluyor.
Ama devlet adamlığı, iktidar olmak bizce farklı bir iş. Yani sık sık yapılan anketlere, ne kadar sağlıklı olduğu bilinemeyen günlük nabız tutmalara göre ülke yönetmeye kalkışmak, bizce o ülkenin geleceğine aynı zamanda çok büyük zararlar verebilir.
AKP Hükümetinin, özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinin sık sık değişebildiğini, uygun bir dille de olsa, çok sık çark ettiğini gözlüyoruz. AKP’den gelen bilgilere göre, bu değişiklikler, işte bu sık sık yapılan anketlerin sonuçlarına dayanıyor.
Başbakan ve AKP’nin kurmayları, son sıralarda farkındaysanız, türban konusunu, laiklik tartışmalarını hiç gündeme getirmez oldular. Çünkü bu kavramlarla öyle oynadılar ki; hem devletin diğer organlarıyla bu yolla çatışma alanlarını derinleştirdiler, hem de kendine dindar diyen kesimlerde bile tepki çekecek kadar büyük korku yarattılar.
Peki bu türban ve laiklik tartışmalarını bilerek tırmandıran AKP bu sonucu göremedi mi, niye böylesine derin bir çatışma alanı yarattı?
Bizce işte bu hataya günlük anketlerin sonuçlarına bakarak, onlara uyarak gelindi.
Anketlere göre ülke yönetmeye kalkışmak, bizce tam anlamıyla bir popülizmdir. Popülizm sadece seçim harcamaları yapmakla, çiftçiye memura ek zamlar vermekle olmaz. Aynı zamanda halkın gerici yönlerini, tabularını, ilkel tepkilerini kullanmak da, yani kitle kuyrukçuluğu yapmak da popülizmin ta kendisidir.
Popülizm günlük oy kaygılarıyla, geleceği tehlikeye atmak pahasına günü kurtarmak için başvurulan ucuz bir yoldur. Popülizmde ülkenin geleceğini düşünmek, çocuklarımızın nasıl bir ülkede yaşaması gerektiğini gözönüne almak yoktur. AB’YE TAVIR
İşte son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AB konusundaki tavrını, kafa tutuşlarını da yine anket sonuçlarına bağlıyoruz. Aynen türban gibi AB’ye kafa tutuş da bizce halkın gerici yönlerinin, ilkel milliyetçi eğilimlerinin istismar edilmesidir.
AB’ye girmeye aday bir ülke, böyle bir tavırla diplomasi yapamaz. Teslimiyetçi olmamak, kahvehane diliyle konuşup, halka "helal olsun" dedirtecek bir üslubu benimsemek değildir. Siz güçlü bir ülkeyseniz, çok daha ince diploması ile ülke çıkarlarınızı korumak zorundasınız. AB üyesi ülkelerde zaten varolan tepkileri iyice artıracak, "Bunlar bizim içimize yakışmıyor" savını güçlendirecek bir üslupla haklarınızı korumaya çalışırsanız, belki içerde üç-beş oy fazla alır, halkın gerici duygularını okşar ama ülkenin çıkarlarını tehlikeye atarsınız.
Zaten bu ülkenin batı hedefini törpüleyip, yüzünü Doğu’ya çevirdiği izlenimi veren, Hamas’ı bile çağırıp bütün bölge politikasını tehlikeye atar bir tavır takınmışsınız, bir de AB’ye karşı bu yanlış üslupla müzakere etmeye kalkışırsanız, iyice yalnız kalırsınız.
Aslında AKP, AB’ye karşı böylesine sekter bir tavır alarak, kendi çıkarlarını da zedeliyor. AB hedefi nedeniyle kendini legalleştirmeye çalışan bir iktidar partisi olmaktan uzaklaştığının acaba farkında mı? Aydın kesimlerdeki desteğini, daha önceki "hayat tarzlarını tehdit eden" tutumu nedeniyle zaten azalttığını, AB’ye bu üslupla karşı koyarak, desteği tümüyle kaybedeceğini göremiyor mu? Acaba bu tavır nedeniyle DYP ve MHP’ye kayan milliyetçi oyları mı geri almaya çalışıyor? "Aslı varken taklidine kimsenin itibar etmeyeceğini" acaba görmüyor mu? Çark edip, "Dik duruyoruz, dikleşmiyoruz" demek, bizce işi kurtarmıyor.
Günlük anketlere göre ülke yönetmeye kalkışmak, sağ ya da sol, gericiliktir. Lider olmak, halkın gerici, ilkel tutumlarına rağmen onları yönetip, ülkenin makro çıkarlarını kollamaktır.
Anketlere göre ülke yönetmek ekonomide iyileşmenin anahtarı olan çapaları da kaybettirir.