AB ile müzakere süreci başladı ve bir çok alanda yol alınmaya başladı. Daha doğrusu tarama süreci başladı ve karşılıklı olarak birbirini anlama yolunda adımlar atılıyor.
Baştan söyleyelim ki; müzakere süreci konusunda hemen hemen hiç olumlu bir duyum almış değiliz. Müzakere süreci başlatılan hemen her alandaki uzmanlardan, ‘Bizimkilerin niyeti konusunda şüpheliyiz çünkü müzakereyi yürüten asıl yetkililerde ‘sanki bu müzakereler başladı işte, böyle de yürür’ biçiminde bir vurdumduymazlık var’ tepkisi geliyor.
Geçtiğimiz günlerde müzakereleri başlatılan bir alandaki uzmanla sohbet ederken duyduklarımız gerçekten moral bozucuydu. Bu yetkili AB uzmanları ile masaya oturulduğunda karşı tarafın söylediği ilk şeyin ‘sakın bizden rakamları, verileri gizlemeyin,yanlış bilgi vermeyin. Aksi takdirde daha önce bazı ülkelerde de oldu, biz bunu güvensizlik olarak görürüz ve bu konuda ciddi sonuçlar doğar’ olduğunu söyledi. Buna rağmen müzakerelere liderlik edenlerin bu samimiyette bulunmadıklarını kaydeden aynı uzman, şunları anlattı: ‘Bize önce hazırladığımız geniş ve detaylı düzenlemeleri ve verileri içeren seti vermeyin, kısa bir özet verin dediler. Ardından ne olduysa, ‘tamam vazgeçtik hepsini verin’ dediler. Tam biz bunu sunacakken dönüp tekrar ‘Detaylı seti vermeyin bekleyin, siz yine kısa olan özeti sunun, bununla yetinin’ dediler. Ne olduğunu anlamış değiliz ve karşı tarafta ciddi endişeler doğmaya başladı’
Bu tavrın önümüzdeki dönemde başımıza çok ciddi işler açmasından endişe duyan uzman bir yandan da gizliliğe büyük önem verildiğini, müzakereler hakkında dışarıya hiçbir şey sızmaması konusunda sık sık tenbihlerde bulunulduğunu söyledi.
Aynı uzman, ‘Şimdiden işlerin kötü gitmeye başladığı bilinmezse, ileride çok daha büyük sonuçlar doğunca iş işten geçmiş olabilir’ uyarısında bulundu.
Bu ikircikli tutumun nedeni konusunda ise rivayet muhtelif.. Bazı uzmanlar başından beri dikkat çektiğimiz, ‘AB müzakere sürecinin yanlış örgütlenmesi daha doğrusu örgütlenememesi’ nden kaynaklanan bir sorun olduğunu söylüyor.Örneğin Başbakanlığın her işe karıştığını, uzmanlığı olmadığı halde birçok alanda başbakanlık yetkililerinin önderlik istediğini, toplantılara liderlik edecek yetkililerin ise işten bihaber olduklarını söylüyorlar.
HÜKÜMET BİLEREK Mİ YAPIYOR?
Bu arada doğru dürüst bir örgütlenme modeli çıkarılamadığı için, toplantılara lider olarak katılacak 5 kuruluşun yetkilileri, şu anda birbirleriyle çatışır durumda. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yetkilileri bu süreçten memnuniyetsizliklerini açıkca dile getirmeye başladılar ve ‘mevcut belirsizlik ortamını kullanıp, tek lider olma çabasını’ sürdürüyorlar. Dediğimiz gibi; Başbakanlık bürokrasisi hiç ilgisi olmayan işlerde bile AB müzakere sürecine liderlik için çaba harcıyor ve işler iyice birbirine giriyor.
Bu konuda deneyimli olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) tümüyle demoralize olmuş durumda. Hala Genel Sekreter Oğuz Demiralp yerine oturamadı. ABGS yetkilileri, hiçbir yetkilerinin olmadığını, tümüyle devre dışı olduklarını söylüyorlar.
Dışişleri yetkilileri aynı şekilde huzursuz. Tabi ki ‘başmüzakareci’ olarak saptanan Ali Babacan’ın işlerden uzak görünmesi ve liderlik edememesi de bu kargaşada önemli yer tutuyor. Brüksel’de ‘Babacan’ın baş müzakereciliğinin AB organlarında nasıl karşılandığı’ sorusuna, en ufak bir olumlu yanıt alabilmiş değiliz. Yani izlenim iyi değil...
Biz, böyle bir müzakere süreci örgütlenmesinin olamayacağını, fiyasko olacağını, bu örgütlenmenin değişmek zorunda kalacağını söylediğimizde, ilgili bakanlardan epey tepki görmüştük. Görünen köy kılavuz istemez ya, bu işin gidişi de öyle..
Bu arada ciddi bir endişe de ‘Hükümetin bilerek bu işleri arapsaçı hale getirdiği’ yönünde. Yani ‘Aslında Hükümetin müzakerelerde ilerleme niyeti bulunmadığı, zevahiri kurtarmak için göstermelik bir örgütlenme yaptığı, bu işin sürmeyeceğini bildiği ‘söyleniyor.
Kısacası; AB cephesinde işler kötü ve işin uzmanlarının moralleri bozulmuş durumda.