Paylaş
AB yetkililerinin “Türkiye’yi kaybetme korkusu”nun öne çıktığı gözlenirken, bu kaygı “ipleri koparmadan eleştirinin dozunu yükseltme” olarak kendini gösteriyor.
Avrupa Parlamentosu (AP)nun dün kabul ettiği Türkiye Raporunda bu kaygılar öne çıktı. Her şeyden önce raporun çok büyük bir farkla kabul edildiğini, son anda verilen 24 değişiklik önergesinin 8’inin kabul edilerek metne girdiğini söylemek gerekiyor.
Dün CNN Türk’te Raporu değerlendiren TÜSİAD Temsilcisi Bahadır Kaleağası, Türk toplumunun Berkin Elvan’ın ölümüne gösterdiği hassasiyetin, tüm kesimleriyle verdiği tepkinin Avrupa Parlamentosu tarafından anlaşıldığını, gerekli mesajların alındığının görüldüğünü söyledi. Kaleağası AB’nin Türkiye ile ilişkilerindeki iletişim hatalarının farkına vardığını, verdiği mesajlarda artık siyasi partileri değil Türkiye toplumunu esas aldığını açıkça gösterdiğini söyledi. Bu çerçevede mesajlarını artık topluma dönük vermeye çalıştığının altını çizdi.
AP raporundan çıkan sonucun Türkiye ile ilişkilerde iplerin kopmasının istenmediğini, bunun açıkça gösterildiğini kaydeden Kaleağası, aksine çok daha yakın ilişki kurulması için gösterilen çabanın öne çıktığını söyledi.
Kaleağası “AP Türkiye ile ipleri koparmamaya, uluslararası konjonktürü de hesaba katacak biçimde özen gösteriyor. Yani AB ile ipler kopmuyor aksine uluslararası alanda kendini geliştirecek adımları attığı takdirde bu ilişkilerin çok daha ileri gitme imkanı bulunduğunu söylemeye çalışıyor” dedi.
İlerlemeden sorumlu komiser Füle’nin rapor için yaptığı değerlendirmelerde de Türk halkının demokrasi talebini gördüğüne ve buna göre hareket ederek, bu amaca uygun raporlar hazırlandığına ilişkin sözler duyuyoruz.
Zaten değişiklik önergelerinden ilişkileri koparma anlamına gelecek olanlar kabul edilmezken, demokrasi ve insan hakları, yaşam tarzına ilişkin olanların kabul edilmesi de, bunun kanıtı idi. Kızlı-erkekli evler, alkol yasağı gibi eleştiriler yaşam hakkına müdahale kapsamında, youtube yasağı gibi konular özgürlükler kapsamında rapora dahil edildi, eleştiriler artırıldı.
BERKİN’E BAŞSAGLIĞI DİLEMEYEN ÜLKEYİ YÖNETEMEZ
Tüm bunları Avrupa’nın demokrasi, insan hakları başta olmak üzere çağdaş topluma katılması için gerekli kararlar alıp uygulayana kadar Türkiye’ye avans verdiği biçiminde değerlendirebiliriz. Bence bir başka biçimde de, “Türk halkına demokratik bir yönetimi kurana kadar avans verdi” bile denilebilir.
Çünkü bence Başbakan Tayyip Erdoğan’ın artık Türkiye’yi yönetme
imkanı kalmadı. Düşünün; akşam ekmek almaya giden 14 yaşındaki bir çocuk, polisinizin attığı
gaz kapsülü ile vurulup, ölüyor. Bu olayların tümündeki polis müdahaleleri için “benim talimatım” diyorsunuz, polislere methiyeler düzüyorsunuz. Bu çocuk uzun komadan sonra ölüyor, yüzbinler cenaze törenine katılıyor,
ülkenin her yerinde bu ölüm protesto ediliyor, herkes taziye mesajı gönderiyor, sadece
ülkenin Başbakanı “başınız sağolsun” bile demiyor.
Böyle bir politikacının Türkiye’yi yönetme şansının kalmadığı açıktır. Bence bunu kendi partisindeki insanlar da artık görüyor, şimdilik susuyorlar.
Türkiye’nin Batı ile ipleri koparması, AB çıpasını kaybetmesi, bence şu anda başımıza gelecek en kötü iş. Ancak bu yönetim anlayışı devam ederse, eninde sonunda bu belanın başımıza gelmesi de kaçınılmaz olacak.
Ekonomik gidişat da belli ki giderek daha fazla siyasete endekslenecek.
Paylaş