AB’de belirsizlik ekonomide riskler

FRANSA ve Hollanda’daki referandumlardan kötü sonuç çıkınca, bazıları‘Yapılacak AB Zirvesinde bu soruna çözüm bulunacağı’ yorumunda bulunmuştu. Ancak Zirveden, liderlerin bile ‘Kötü durumdayız’ dediği bir sonuç çıktı.

Yine referandumlara rağmen AB’nin genişleme sürecinde aksama olmayacağını düşünenler vardı ve bunlar AB’nin kendi içinde sorun olduğunu, Türkiye’nin bu durumdan fazla etkilenmeyeceğini söylemişlerdi. Hatta Türkiye’nin bu durumdan kárlı çıkacağını söyleyenler bile vardı. Son günlerdeki yorumlara bakılınca, Türkiye’nin AB içindeki kavgadan fazlaca etkileneceğini söyleyenlerin sayısı artmaya başladı. Bunun da ötesinde liderler açıkca Türkiye’nin adını telafuz ederek, ‘Türkiye’ye o zaman gereksiz söz verildiğini, müzakere sürecinin başlatılmasının ikiyüzlülük olacağını’ bile söylemeye başladılar.

Kısacası; Türkiye’nin AB çapasında tehlike belirlemeye başladı...

Buna karşılık ekonomideki iyileşmenin bağlı olduğu düşünülen diğer çapa olan IMF’yle ilişkilerde şimdilik işler iyi gidiyor gibi gözüküyor.

Ancak IMF’nin tavrının büyük ölçüde ABD yönetimine bağlı olduğunu, ABD yönetimiyle işlerin de pek iyi gitmediğini unutmamak gerekiyor.

AB çapasındaki belirsizlik şimdi IMF çapasına daha fazla sarılma gereğini ortaya çıkarıyor. Belki de bu nedenle, Hükümetin bekleyip bekleyip, yine IMF yasaları olarak bilenen yasaları hızlandırmaya başladığı görülüyor. Temmuz başında TBMM’nin tatile girecek olması, buna karşılık Sosyal Güvenlik ve Bankacılık Yasası’nda yapılacak daha çok iş bulunması ve Hükümetten hálá ‘TBMM bu yasalar çıkmadan yaz tatiline girmeyecek’ açıklaması gelmemesinin piyasaları tedirgin ettiğini söylemeliyiz.

Başka bir potansiyel tehlikenin, ‘IMF’yle ilişkilerde güvensizliğin artması’ olarak belirtmeliyiz. Gerçi IMF Heyeti bu tür konulara değinmeden ABD’ye döndü ama Ankara’daki müzakerelerde IMF Heyeti’nin ekonomi yetkililerince verilen rakamlara artık güvenmeyip kendilerinin yeniden hesap yapma ihtiyacı duyduğunu, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın özellikle IMF Türkiye Temsilciliği ile ilişkilerinin zedelenmeye başladığını, Babacan’ın ‘O da kim oluyor’ tavrının rahatsızlık yarattığını, IMF’nin kendilerine söler verilip hemen arkalarından, af, yeni sübvansiyon gibi ‘yapmayacağız’ denilen şeylerin gündeme gelmesinden artık çok rahatsızlık duymaya başladığını da söylemeliyiz.

İKİ KRİTİK AÇIK

Bunların ötesinde özellikle banka iktisatçıları, ekonominin gidişatına ilişkin yeni riskleri kaydetmeye başladılar. Babacan’ın ‘cari işlemler açığındaki artış eğilimi durmuştur’ açıklamasına rağmen, mayıs ayı geçici dış ticaret verileri 4 milyar dolarla, aylık dış ticaret açığında rekor kırılacağını gösteriyor. Bu nedenle banka iktisatçıları bu yıla ilişkin cari açık hedeflerini 20 milyar dolar civarına yükselttiler, yani ikinci revizyonu şimdiden yaptılar.

Görülen bir başka endişe ise, ekonomik programın dayalı olduğu faiz dışı fazlada belirmeye başladı. Babacan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ‘faiz dışı fazla hedefi rahatlıkla tutturuluyor’ açıklamasına rağmen, iktisatçılar bir süredir IMF tanımlı verilerde geçen yıla göre zayıflama seziyorlar. Yani, haziran ve eylül rakamlarında hedeften sapma olmasa bile, faiz dışı fazladaki bu gidişatın yıl sonu hedeflerin tutmasını engelleyebileceğini söylüyorlar.

Önemli bir tehlike de sosyal güvenlik açıklarında. Bu tehlike somut olarak kendini hissettirmeye başladı. İlk kez bu yıl sosyal güvenlik kuruluşları genel dengesi üzerine konulan üst limit aşıldı. Mayıs sonu için 7.2 katrilyon olarak belirlenen açığın üst limiti 7.7 katrilyona çıktı. Açığın önümüzdeki dönem daha da büyümesi bekleniyor. Çünkü af söylentileri kimsenin artık prim ödemeyeceği bir ortama girilmesine neden oldu.

Kısacası; AB çapası gevşerken, IMF çapasında tehlikeler beliriyor. Hükümetin bir an önce bu tehlikeleri yok saymaktan vazgeçip, gerekli önlemleri tartışmaya başlaması gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları