YAŞANAN küresel kriz ile Türkiye’nin AB’ye tam üyelik çabası arasında çok yönlü bir etkileşim yaşamaya başladık.
Her şeyden önce; son günlerde AKP hükümetinin AB’ye üyelik için, bir süredir ara verdiği çabalarını yeniden canlandırmaya başladığını görüyoruz. Bu canlandırma çabasının Egemen Bağış’ın AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci olarak atanmasıyla başladığını söyleyebiliriz. Seçim sonrasında ise hükümetin çabasının artmasında küresel krizin etkilerini azaltmak, piyasalara yeniden güven verme amacının öne çıktığı görülüyor.
Yani AB çıpasını güçlendirerek, IMF çıpasının olmadığı bir dönemde, ekonomik istikrarı yeniden oluşturmak için piyasalara güven verme kaygısının öne çıktığını düşünüyorum.
Ancak şunu söylemem gerek ki; hem AB’nin kendi içinde yaşadığı sıkıntılar, hem başlıca AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı açıktan aldığı tavırların da etkisiyle, AB çıpası bundan 3-4 yıl öncesindeki kadar ekonomide belirleyici olamaz. Kısacası; IMF çıpası olmadan sadece AB çıpasını güçlendirerek bu dönemde ekonomik istikrara sağlamak çok zor.
KRİZ AB ÇABASINI ARTIRDI
Buna rağmen AB’ye tam üyelik çabalarının artmış olması, bence son derece yerinde bir karar.
Küresel kriz AB çabasını artırırken, öte yandan da krizin AB’ye üyelik için gösterilen çabaları sekteye uğrattığı gözleniyor. Yani çift taraflı bir etkileşim söz konusu.
Egemen Bağış’ın dün AB Genel Sekreterliğinde bir grup gazeteciye verdiği yemekli sohbet toplantısına katıldım. Bence bu yemekteki en önemli açıklamalardan biri "Sendikalar Yasası’nın küresel kriz nedeniyle ertelendiğinin" resmi olarak açıklanmasıydı. Böyle bir sorun olduğu biliniyordu ama dün Bakan Bağış açık açık, işveren ve işçi temsilcileri ile uzun uzun toplantılar yaptıklarını, küresel krizin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği bu ortamda sendikalar yasasının ertelenmesi için tüm tarafların mutabakata vardıklarını söyledi. Dolayısıyla açılması muhtemel fasılların başında gelen sosyal politikalar faslının açılması da, sendikalar yasasına takılmış oldu. Yani kriz fasıl açılmasını engellemiş oldu.
FASILLAR HIZLI AÇILMAYABİLİR
Başmüzakereci Egemen Bağış, AB’ye tam üyelik süreciyle ilgili olarak fasıl açılmasına, artık en önemli kriter olarak bakılmamasını istiyor. Reformların gerçekleşmesinin artık daha önemli olduğunu, çünkü kolay açılacak fasılların şimdiye kadar açıldığını, zaten Kıbrıs sorununa bağlı çok sayıda fasıl olduğunu kaydeden Bağış, bundan sonra açılacak fasıllar için yapılacak düzenlemelerin hem içeride hem de Avrupa’da çeşitli kesimlerde sıkıntı yaratacak düzenlemeler olacağını, bu nedenle fasılların o kadar hızlı açılamayabileceğini hatırlattı.
Vergi faslında yapılan düzenlemeler konusunda Maliye Bakanlığı ile AB yetkililerinin görüştüklerini birkaç küçük pürüz kaldığını kaydeden Bağış, 26 Haziran’da yapılacak toplantıda bu faslın açılmasını beklediklerini söyledi. Bağış, 1 Temmuz’dan itibaren dönem başkanlığını alacak İsveç’in başkanlığı döneminde, bu yılın ilk yarısında olduğu gibi "sıfır fasıl" olmayacağını, mutlaka açılacak fasıl olacağını söyledi. Bağış, bu dönemde zor olduğunu bildiklerini ama çevre faslını açmak için çaba sarfedeceklerini de kaydetti.
KAYGILARI GİDERECEK ORTA PROJE
Egemen Bağış’ın AB projesi için getirdiği "farklı ve aynı düşünenlerin hepsinin kaygılarını giderebilecek ortak bir proje" tanımı, bence çok yerinde bir tanımdı.
Bence bu tanımın üzerine gidilmeli, geliştirilmesine çalışılmalı ve geniş kesimlerin desteğini alabilmek için, Türkiye’de uzlaşma ortamının sağlanması için, üzerinde daha fazla durulmalı.
Egemen Bağış’ın AB üyelik sürecini canlandırmak için yoğun çaba sarf ettiği ortada. Ancak kendisine de ilettiğim gibi; bence başmüzakerecilik makamını "daha az siyasi daha çok teknik bir makam" haline getirmek gerek. Bu değişiklik içeride uzlaşma imkanını da artırır.