Paylaş
Hükümetin ekonomik vizyonu ne derseniz; benim gördüğüm İstanbul’u birkaç kat daha büyütüp, havaalanı ve duble yollar başta olmak üzere altyapı yatırımlarına devam etmek olarak sayabilirim.
Bu kadar uzun dönemli bir program açıklanınca, insan ister istemez, küresel kriz sonrası dünyada oluşacak yeni dengeler, bölgedeki olayların nasıl evrileceği ve Türkiye’nin hem mevcut makro ekonomik sorunlarını çözüp, hem de bölgede nasıl bir ekonomik rol oynayacağına ilişkin bir vizyon görmek istiyor.
Diğer partilerin, özellikle de CHP’nin hafta başında açıklanacak ekonomik programında bu husus yer alacak mı bilmiyorum ama, en azından bu kadar büyümeye devam etmesi öngörülen Türkiye ekonomisinin nasıl olup da cari açık sorunu olmadan bu büyümeyi sağlayacağına ilişkin bir açıklama, yeni bir üretim ve dış ticaret vizyonu görmek hakkımızdır diye düşünüyorum.
“2023 yılında şu kadar ihracat yapacağız” deyip, ithalattan söz etmemek, ihracatçı sayısını şu kadara çıkaracağız demek, bence işleri çözmüyor. Bunun nasıl olacağını, nicelik büyürken niteliği nasıl iyileştireceğinizi, bu ihracatı nasıl yapacağınızı da anlatmak durumundasınız.
Küresel ekonomide işlerin iyi gittiği 2006-2007 yılından bu yana 49 ilde teşvik sisteminin teşvik olmadığını, değiştirilmesi gerektiğini, selektif bazda özellikle de Türkiye’nin ara malı ithalatındaki patlamayı önleyecek şekilde planlanacak köklü bir teşvik sistemi gerektiğini söylediğimizde, Başbakan bu eleştirilere çok kızmıştı. Daha sonra teşvik sistemini değiştirmeyi kabul etti ama hâlâ Türkiye’nin cari açığında çok büyük rol oynayan ara malı ithalatının nasıl azaltılacağı, hangi sektör ve alanlarda, hangi bölgelerde ve illerde, ne ölçekte büyük yatırımların yapılacağı, teknolojinin nasıl geliştirileceğinin bilinmediğini görüyoruz. Bunlar yapılmadıktan sonra ihracat hedefi koymuşsunuz ne işe yarar ki... Bölgedeki, dünyadaki değişim ne yöne olacak, hangi üretim alanlarına ihtiyaç duyulacak,Türkiye bunun hangilerini, ne ölçüde karşılayıp ihracatını artıracak, bunu yaparken de nasıl ithalata bağımlığını azaltıp, yerli üretimi, hem de bölgesel farklılıkları gidererek yapmaya çalışacak?
2023 hedefleri açıklanırken insan yeni bir ekonomik vizyon görmek istiyor.
MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZ OLMADAN
Bu hafta Merkez Bankası’nın başına Erdem Başçı geçiyor. Başçı’nın formasyonu, teknik niteliği konusunda bir kaygı yok ve piyasalar tarafından görülen “mevcut en iyi aday” algısına, şahsen ben de katılıyorum.
Ancak Başçı’nın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın çocukluk arkadaşı olması, dolayısıyla siyasi olarak etkilere açık olduğu da kesin.
Başbakanın açıkladığı 2023 vizyonu içerisinde Merkez Bankası için “tabi ki fiyat istikrarını gözeterek, Hükümetin büyüme ve istihdam hedeflerine uyumlu bir Merkez bankası olacak” dediğine şahit olduk.
Farkında mısınız; Merkez Bankası başta olmak üzere, Başbakanın ağzından “bağımsız kurumlar” sözünü hiç duymadık. Mevcut Hükümet, Merkez Bankası da dahil, ekonomik istikrarın teminatlarından olan bağımsız kurumları hala içine sindiremedi. Hala günlük ekonomik politika içinde sürekli olarak siyasilerin, politikacıların elinin olması gerektiğini, işlerin tümüyle siyasi kararlarla yürümesi gerektiği görüşünde.
Kimseyi kandırmayalım; küresel ekonomiye, AB’ye uyumu söylemek kolay, küresel ekonomiye entegrasyonun koşullarından olan, Merkez Bankası başta, bağımsız kurumları içine sindirmeden Türkiye 10. büyük ekonomi olamaz.
Paylaş