BAYRAMIN hemen öncesi markette rastladığım bankacı, kendisini tanıtıp, hemen sorusunu yöneltti: ‘Erdal Bey, ne oluyor? Yabancılar son günlerde sürekli kağıt satıyor, her şey iyi gidiyor derken, bizim bilmediğimiz bir şeyler mi dönüyor?’ Belli ki bu bankacı, bayram tatiline kafasındaki bu yoğun sorularla giriyordu. Belli ki bayram süresince başlıklarıyla, hatta satır aralarındaki detaylarıyla haberleri izleyecek, yarın piyasa açıldığında buna göre hareket etmeyi planlayacaktı...Bizce, yılbaşına kadar bu tür sorunlarla sık sık karşıya gelip, yanıtlarını aramaya çalışacağız.Ekim ayı enflasyon rakamı yüksek geldi ama kimse bunu önemsemedi, ‘Kasım ayını görmeden bir şey söylemek için erken’ yorumunu yapıp, üzerini kapattı. Ardından FED’in 0.25’lik faiz artırımı geldi. FED yayınladığı raporla, büyüme ve enflasyon üzerindeki risklerin dengeli olduğunu vurguladı ve faiz artışlarına ‘ölçülü’ biçimde devam edileceğini açıkladı. Yani uluslararası piyasalardaki volatilitenin azaldığı, risk alma eğilimlerinin tekrar gelişmekte olan ülkeler lehine dönmesi ile birlikte para girişlerinin yeniden başlaması bekleniyordu. Herkes yarın açıklanacak ABD TÜFE rakamlarını beklemeye devam ediyor ama FED açıklaması ortalığı yumuşattı diye görülüyor.Yani yeniden sıcak para girişlerinin başlaması, dolayısıyla faiz oranlarının daha da düşmesi bekleniyordu ama son günlerde tam tersi oldu. Bankacılar yabancıların kağıt sattıklarını, o nedenle faizlerin yeniden yükselişe geçtiğini görüyorlar.İşte işlerin düzelmesi gerektiği düşünülen bir dönemde, tam aksine yabancıların kağıt satışına başlaması., bankacıların özellikle de foncuların kafasını iyice karıştırdı.Bizce yarın açılacak piyasalarla birlikte kritik, daha doğrusu dalgalı geçecek bir aylık bir sürece başlıyoruz. Bu süreç içerisinde, özellikle de 17Aralık yaklaştıkça, haber bombardımanı artacak. Piyasalar bir ileri bir geri gidip gelecekler.KRİZİ SEVERLER Aslında foncular böyle dönemleri daha çok severler. Zina krizine çoğu foncunun ‘iyi oldu gitti geldi biraz para kazandık’ diye baktığını biliyoruz...Ancak bu kez olayları kestirmekte güçlük çekiyorlar. Yani dalgalı seyirde para kazanmak var ama oluşturdukları ana pozisyonları nedeniyle büyük zarar etme tehlikesi de var. İşte bu nedenle, bu bir aylık süreçte gelişmelere daha temkinli yaklaşacaklarını tahmin ediyoruz.Bu süreç içerisinde hazine ihaleleri yapılacak, belki bir dış borçlanmaya da çıkılacak. Yani faizlerin seyri de özellikle AB’den gelecek haberlere endeksli olacak. Tabi bir de 3 Aralık’ta açıklanacak Kasım ayı enflasyon rakamlarını görmek gerekecek. Aslında 17 Aralık’tan bir hafta önce işin renginin ortaya çıkmaya başlayacağı söyleniyor. Yani Aralık başından itibaren piyasada nabızlar daha hızlı atmaya başlayacak.Tabi bu arada IMF’yle yaşanacak gelişmeler de yakından takip edilecek. Bankacılar bir türlü Hükümetin IMF’yle anlaşma işini neden bu kadar uzattığını, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın ‘1 Aralık’tan sonra yeniden IMF’le anlaşmaya bakılacağı’ sözünün ne anlama geldiğin tartışıp duruyor. Hepsinin üzerinde mutabık olduğu konu ise ‘Hükümet gereksiz yere IMF’yle anlaşmayı uzatmasa yani şimdiye kadar imzalamış olsaydı, faizlerin bu seviyenin oldukça altında kalacağı’. Yani Hükümet Hazine’nin, dolayısıyla halkın faturasına zam yapmış oldu...Bankacıların, en fazla yanıtını aradığı soru ise ‘Acaba AB’den 17 Aralık’ta kötü bir haber gelecek de yabancılar bunun tüyosunu aldı o nedenle mi kağıt satmaya başladılar?’.Bizce de bu soru yabana atılacak bir soru değil. Eğer gerçekten 17 Aralık’ta kötü bir haber gelecekse, o zaman işimiz zor. Hükümet IMF’le anlaşmayı erteleyerek olabilecek kötü gelişmeleri artırmış oldu. İşte bu nedenle bile, ‘Hükümetin 17 Aralık’ta ne çıkarsa çıksın, iyi haber olarak lanse edeceği’ tahminleri yapılıyor. Bu tahminlere biz de katılıyoruz ama ‘mızrağın çuvala sığamayacağı’ kadar kötü haber gelirse, bizce Hükümet de bir şey yapamaz.İşte bu nedenlerle, piyasalarda tedirgin sürecek bir aylık bir sürece başlıyoruz.Umarız bu sürecin sonu iyi gelir.