Melih Bey, Eymir’i bırak villana kattığın parka bak!

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ODTÜ Kampüsü’ndeki 45 binaya "Uygulama imar planı, yapı ruhsatı ve iskán belgesi bulunmadığı" gerekçesiyle ceza yağdırdı.

Bu kadarla da kalmayıp, başta ODTÜ Rektörü Ural Akbulut olmak üzere birçok kişi ve kurumla tartışmaya girdi. Gökçek’in medyada geniş yankı bulan bu girişiminin nedeni, "Seçim yaklaşıyor, gündeme gelmek için konu lazım" savına dayandırıldı. İşin aslı kısa sürede öğrenildi ve Gökçek de dayanamayıp, baklayı ağzından çıkardı. ODTÜ arazisi içinde yer alan Eymir’in halkın kullanımına açılmasını talep ediyordu. Bu araziyi elde etmek için de /images/100/0x0/55ea3401f018fbb8f8712766üniversite binalarının ruhsat sorununu ön plana çıkarıp, tehdit olarak yıkım silahını kullanıyordu. Zira Ankara’daki birçok kamu binası daha ruhsata kavuşmamışken ve gecekondular şehri teslim almışken bir eğitim kurumu olan ODTÜ’nün imar sorunu zurnanın son deliğiydi. Seçim bir faktördü, ama esas hedef Eymir’di.

Konuya popülist açıdan yaklaşırsanız, halkın yeni bir park alanı kazanması kulağa hoş gelebilir. Ancak, ODTÜ Mogan Ormanlık Alanı yıllardan beri halka açık bir tabiat harikası. Sabah saatlerinde gidin bakın, yüzlerce kişi yürüyüş ve spor yapıyor. En önemlisi de üniversitenin kurumsal hakimiyeti, mangal sevdalılarını canım ağaçlardan uzak tutuyor.

EYMİR’E SIRA GELENE KADAR

Gelelim Melih Bey’e önerime... Yeşillik alanı, yani parkı halka açma işlemine geçen yıl Oran’da aldığı süper lüks villanın bahçesinden başlayabilir. Oran girişinde, Panora Alışveriş Merkezi’nin tam dibinde ve daha da önemlisi Başkentin en kıymetli bölgesinde geçen yıl bir villa almıştı ya! işte o yatırımdan bahsediyorum. Bölge mevzi planına göre villanın bahçesine kattığı bölümün yarısı halka ait park alanı, yarısı da trafo merkeziydi. Nasıl mı? Geçen yıl yazdığım haberleri ve Melih Bey’le Kadir Çelik’in Objektif programında tartışmaya girdiğim görüntüleri izleyenler hatırlar: Hem villa, hem de villanın bulunduğu Funda Sitesi halka ait park alanlarını işgal etmiş, Melih Gökçek’te hatasını kabul edip, Çankaya Belediyesi’nin malına sahip çıkmasını istemişti.

SARF EDİLEN SÖZLER HAVADA KALDI

Aradan bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen vatandaş Ankara’nın en gözde yerindeki bu parklarına kavuşamadı. Üstelik villanın bahçesini çevreleyen çit şeklindeki ağaçlar daha da büyüdü ve bırakın içeri girmeyi, görmeyi bile engelledi. Ya Funda Sitesi’nin önündeki dev park alanına ne demeli? Belediyeye ait tankerlerin suladığı, yine belediyeye ait elemanların bakımını yaptığı yemyeşil alana adım atmak, site sakinleri dışında kimseye nasip olmadı. Turan Güneş Bulvarı’na komşu ve yeşil alan içinde çocuk oyun bahçesinin de bulunduğu parka tek giriş, Funda Sitesi nizamiyesindendi ve görevliler geçişi engelliyordu. İsterseniz konuya baştan girelim ve yaşananları birbir anlatayım.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, büyük oğlu Ahmet Gökçek ile ailesinin oturması için Ankara Turan Güneş Bulvarı üzerindeki Funda Sitesi’nden bir villa satın almıştı. Tapu kaydıyla 740 Bin YTL’ye alındığı belirlenen bu emlakın alım- satım öyküsü bir kenara, muhteşem villanın bahçesine, kamuya ait park alanı ve trafo merkezi için ayrılan bölüm yasal olmayan bir şekilde ilave edilmişti. Ben de konuyu Çankaya Belediyesi arşivlerinde bulunan Bölge Mevzii Planı’na sadık kalarak halka duyurmuştum.

BU PARKLAR VATANDAŞA KAPALI

Turan Güneş Bulvarı üzerindeki 81146 numaralı plan kapsamındaki Funda Sitesi, 186 adet apartman dairesi ile 17 adet de bağımsız villadan oluşan bir yerleşim birimiydi. Gökçek, bu villalardan en şanslı konumdaki 26 676 ada, 2 parsel 1 numaralı bağımsız bölümdeki villaya sahip olmuştu. Yanında koskocaman bir bahçe, önünde de alabildiğine geniş ve korunaklı park olan bina sanki cennetin göbeğindeydi.

Etrafı duvar ve ağaçlarla örülen bahçenin villaya ait kısmı azınlıkta kalırken, bir bölümü halkın kullanımına açılması gereken parka, bir diğer bölümü de yine kamuya ait trafo alanına aitti. Yani, halka açık park ile trafo alanı villanın bahçesine eklenmiş durumdaydı.

Üstelik Çankaya Belediyesi’ne ait Mevzii Plan Raporu’nda 9 numaralı madde bu çit ve duvarlara yasaklama getirmişti. Raporda aynen şunlar yazıyordu: "Konut adaları, bahçe duvarı, çit, vb. sabit tesisler yapılmamak kaydı ile parsellere ayrılabilir."

YA DUVARDAN ATLAYACAKSIN YA DA KAPI GÖREVLİSİNİ HAKLAYACAKSIN!


Villanın önündeki 900 metrekarelik dev park alanının içi ise çocuklar için oyun bahçesi, kamelyalar ve basket sahasıyla bezenmişti. Ancak, Turan Güneş Bulvarı ile Funda Sitesi arasında kalan bu parka, site dışından giriş yoktu. Ya yüksek duvarlardan atlamak gerekiyordu, ya da site nizamiyesindeki görevlileri ikna edip içeriye girmek.

Ayrıca Mevzi İmar Planı’ndan bir başka madde de çiğnenmiş durumdaydı. Birinci maddeye göre "Yollar, yeşil alanlar, tapu tescil aşamasında kamuya terk edilecektir. Bu gerçekleşmeden inşaat uygulaması yapılamaz" denilmesine rağmen villanın çevresi duvar ve ağaçlarla çevrilmişti.

Tüm bu kanunsuz uygulamaları dile getiren bir yazı hazırladım ve Melih Gökçek’le televizyon programında tartıştım. Melih Bey’in, villanın illegal şekilde el konulan bahçesi için verdiği yanıtlar ekran başındakileri güldürür içerikteydi. Sonuçta "Burayı satın alırken ve sen yazana kadar bu durumdan haberim yoktu. Çankaya belediyesi gelsin parklarını alsın" diyerek teslim bayrağını çekti.

Ancak aradan bir yılı aşkın süre geçmesine rağmen ne Melih Bey işgal ettiği yerleri halka iade etti, ne de Çankaya Belediyesi parklarına sahip çıktı. Şimdilerde yolu Turan Güneş Bulvarı’ndan geçip Eymir’e düşenlere bir tavsiyem olacak. Güvenlik kameralarıyla korunan bu parklara bakıp, heveslenmeyin. Zira kullanıma açmak için Melih Bey, bir yıldan beri Çankaya Belediyesi’nin yolunu gözlüyor.

Ayan beyan ortadayken

Tarihe, özellikle de Osmanlı tarihine çok meraklıyım. Zira o günlerde yapılan yanlışların bugüne ışık tutacağına, tarih tekerrürden ibaret olduğuna göre de, aynı hatalara düşülmesinin aptallık olacağına inanırım. Şu sıralar Ekim 1808 tarihinde Osmanlı Padişahı II. Mahmud’un imzasını koyduğu Sened -i İttifak adı verilen bir metni ve sonrasında gelişen olayları okuyorum. Konuyu özetlemem gerekirse; II. Mahmud ile taşrada otoriteleri artmış bulunan Ayanlar, ülkede sükûnetin sağlanabilmesi için karşılıklı görüşerek Sened-i İttifak adı verilen bu ortak metni imzalamışlardı. Bu, Osmanlı tarihinde o zamana kadar eşi ve benzeri görülmemiş bir olaydı.

"Ayanlar kimlerdi?", daha doğrusu "Ayanlık nedir?" sorusuna ve gelişmelere kısa bir göz atmak, inanıyorum ki bu günler için çok aydınlatıcı bir bilgi olacaktır.

Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren merkezi otoritenin zayıflamaya başlamasıyla, devletle halk arasında irtibatı sağlayan mahalli ileri gelenler, yani Ayanlar, yavaş yavaş önem kazanmaya başlamıştı. Bunlar devletin içine düştüğü sıkıntıların ortaya çıkardığı boşluktan faydalanıp, zamanla ekonomik ve siyasi ağırlıklarını genişlettiler. 18. yüzyıla gelindiğinde, Ayanlar artık devletin ve merkezi otoritenin karşısında önemli bir güç olmuştu. Anadolu ve Rumeli’de güçlü Ayan aileleri ve hanedanları oluşmuştu. Bu grupların devletle ve birbirleri ile mücadeleleri sosyal yapıyı ve dengeleri bozmuştu. Sened-i İttifak ile Sultan II. Mahmud, Ayanların bu ağırlığını kabul etti.

Şimdi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere armağan ettiği Cumhuriyet’e bir bakalım. Kuruluşundan bu yana, bırakın geçmişin Ayanlarını, dünyanın dev güçlerine kafa tutup, diş geçiren bu devlet, son yıllarda ciddi sıkıntılar içinde. Günümüzün Ayanları dört bir koldan saldırıya geçmiş, şahsi menfaatleri peşinde. Ülkemiz toprakları üzerinde son zamanlarda yaşananlara şöyle bir göz gezdirin ve tarihin bir kez daha tekerrür edip etmediğine siz karar verin.

Mezdeke kasetin var mı?

Son günlerde çok güldüğüm fıkralardan birini sizinle paylaşmak istedim. Gündeme de çok uyuyor. Şehrin ana bulvarlarından birinde trafik polisi gece vakti aracı durdurur. Ceza yazacak ya sorar;

- Beyefendi ruhsat lütfen!

- Buyrun memur bey.

- Alkol?

- Yok memur bey.

- Kemer takılı mıydı?

- Evet, memur bey.

- İlkyardım çantanız?

- Tastamam yerinde memur Bey...

Bakmış olacağı yok; memur:

- Mezdeke kasetin var mı?

- Var memur bey.

- Koy kaseti!

- Tamam memur bey.

- Üçüncü parçayı çal!

- Tamamdır memur bey...

- Şimdi ben oynuyorum sen para yapıştırıyorsun!
Yazarın Tüm Yazıları