Kaliteden de vazgeçtik THY rötarsız ve direkt uçsun yeter
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Kısa bir süre önce yazdığım THY ve bir alt markası Anadolujet’te Başkentlilere reva görülen muamele konusunda birçok telefon ve mail aldım.
Herkes benimle aynı fikre sahipti ve kurumun hatalı uygulamalarına son vermesi için kampanya açılmasını istiyordu. Hatta bazı sivil toplum örgütleri de bu tepkinin ilk sinyallerini veriyordu. Ankara Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Canip Karakuş, basın toplantısı düzenleyerek, “Esenboğa havalimanı Kars’a gitmek için mi genişletildi” diye soruyor ve Ankara’nın yurtdışı direkt uçuşlarından yoksun bırakılmasını eleştiriyordu.
Bilindiği üzere, Ankara’ya havayoluyla ulaşmak her geçen gün kolaylaşıyor. Bunun da iki nedeni var. Avrupa ödüllü TAV Esenboğa gibi dev bir havalimanına sahip olması ve THY’nin bir alt markası olarak yaratılan Anadolujet’in her geçen gün sefer sayısını arttırması. Ancak, Anadolujet ile birçok noktaya direkt uçuş imkânına kavuşan Başkentlilerin önemli kayıpları da var. Daha önceleri THY ile uçan yolcular, İstanbul hattı hariç, ikram ve son model uçaklarla uçma imkânından yoksun. Zira yaşı bir hayli ilerlemiş uçaklara binenler, özel mönülerle ağırlanma yerine kuru bir sandviç ile plastik bardaktaki çaya mahkûm. Üstelik fiyat farkını ödeyip, business sınıfta uçmaları ise hayalden öteye geçmiyor. Havaalanlarındaki CIP salonları ise ekstra para ödemek istemeyen Anadolujet yolcularının kullanımına kapalı. Belki de en önemli şikâyet ise rötarlı uçuşlar ile bir elin parmağını geçmeyen sayıdaki yurtdışına Ankara çıkışlı direkt seferler üzerine.
Bunları iki hafta önce yazınca anladım ki, çok önemli bir yaraya parmak basmışım. Veryansın eden edeneydi. En önemli şikâyet konusu da, Esenboğa Havalimanı’nın uluslararası direkt uçuşlardan yoksun bırakılması ve aktarmalı uçuşların yolcuyu canından bezdirmesiydi. THY’nin Ankara çıkışlı, Tahran dahil 5 ülke başkentine düzenlenen seferler hariç hiçbir direkt uçuşu yok. Yani aktarma yapmak kaçınılmaz. İstanbul Atatürk Havalimanı üzerinden aktarmalı yolculuk yaparsak sorun yok, ama İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı da dâhil Antalya, İzmir gibi illerden aktarma yapmak zorunda kalırsak Anadolujet’e mahkûmuz.
Sık seyahat edenler iyi bilir; Çağdaş birçok ülkenin başkenti direkt uçuşlarla öbür ülke başkentlerine bağlanır... Paris, Londra, Berlin, Tokyo, say sayabildiğin kadarını, uçuşlar için ana merkezdir. İster büyük, ister küçük olsun, başkentler özellikle kendi milli havayollarınca kollanır ve korunur, ülkedeki başka şehirlerin üzerinden ulaşılacak bir yer olarak görünmez.
BAŞKENT ANKARA’YI İSTANBUL’UN UYDUSU YAPTILAR
Ancak gel gör ki, THY’nin son uygulamalarıyla Ankara, İstanbul’un uydusu gibi görünüp, direkt uçuşlardan bir türlü nasibini alamıyor. Gelen ya da giden yolcu mutlaka İstanbul üzerinden transfer ediliyor ve Ankara TAV Esenboğa Havalimanı yurtiçi uçuşlarla yetinirken, yurtdışı uçuşlara kapalı tutuluyor. Üstelik de yurtiçi uçuşlarda da THY’nin bir alt markası olarak yaratılan Anadolujet’in kalitesiz hizmetine mahkûm ediliyor. THY madem milli havayolumuzdur, o halde Ankara’yla başka ülke şehirleri arasında neden direkt uçuş konmaz?
Sanıyorum THY yetkilileri bu sorularıma yanıt olarak şunu söyleyecektir: “Yeterli yolcu potansiyeline sahip olmayan Ankara Esenboğa bizi zarara uğratıyor.” İzahatları buysa cevap dünden hazır. Siz ülkedeki tüm kentleri Anadolujet ile Ankara’ya bağlarken, kar zarar hesabına bakıyor musunuz? Diyelim baktınız, O zaman başka şehirlerden yurtdışına sevk edeceğiniz yolcuları neden önce Ankara’ya, oradan da İstanbul’a taşıyorsunuz. Örneğin, Erzurum, Denizli gibi illerden yurtdışına gidecek yolcular önce Anadolujet ile Ankara’ya, ardından da İstanbul’a götürülüp, yurtdışına öyle taşınıyor. Hâlbuki yurtdışına direkt Ankara’dan yapılacak tarifeli seferlerle, aktarma sayısı ikiye düşerken, taşıma maliyetleri de o oranda azalacak. Dahası, bugün tıkanma noktasına gelmiş İstanbul hava sahası da rahatlamış olacak. Kısacası Ankara’nın potansiyeli Anadolu’nun diğer şehirlerinden gelen yolcularla takviye edilirse yurtdışı uçuşları pek ala yeterli ciroya ulaşacaktır.
AKTARMALAR YÜZÜNDEN ANKARA EKONOMİSİ OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Direkt uçuşlardan yoksun bırakılan Ankara’nın kayıpları ise çok büyük. Başkent, yurtdışı bağlantılardan mahrum bırakıldığı için özellikle turizm ve sanayide İstanbul’dan arta kalanla yetinmek zorunda kalıyor. İhracatçı, bu aktarmalar yüzünden müşterisini Ankara’ya getirmekte zorlanırken, kongre ve sağlık turizmine yönelen turizmciler, ulaşım dezavantajı yüzünden yeterli atılımı yapamıyor. Keza aynı sorun Anadolu’nun diğer kentleri için de geçerli. Aktarmalar yüzünden o uçaktan bu uçağa binerek en az üç kez aynı işlemi yapan ne iş adamı, ne de turist Ankara’ya gelmiyor. Bunun yerine tek seferle ulaştığı İstanbul, ya da Antalya gibi turizm kentlerinde işini görüp, dönüyor.
ANKARALI BU EKONOMİK BOYUTUYLA BUSINESS’İ ÇOKTAN HAK ETTİ
Bu arada hatırlatmalıyım ki, THY için Ankara’nın sosyo-ekonomik yapısı küçümsenecek ölçekte değil. Ankara, Ülke Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 9’una sahip. Türkiye’nin toplam vergi gelirlerinin yüzde 12’si ve toplam bütçe gelirlerinin yüzde 12,3’ü Başkent’ten toplanıyor. Ankara’dan yapılan ihracat 3,5 milyar dolara, ithalatı ise 14,2 milyar dolara ulaşırken, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 4,2’si ile toplam ithalatının yüzde 10,3’ünü elinde tutuyor.
Daha öncede belirtmiştim, bir Ankaralı olarak, parasını ödesek de İstanbul Atatürk Havalimanı hariç hiçbir noktaya business uçuş imkânımız da yok. Zira zorunlu olarak kullandığımız Anadolujet’te business diye bir sınıf uygulaması yok. Parası olsun olmasın herkes ekonomi sınıfında uçmak zorunda. Dahası CIP uygulamasından, THY yolcularıyla bilete aynı parayı ödememize rağmen uçuş mili kazanma fırsatından da yararlanamıyoruz.
TÜRKİYE’DEKİ TOPLAM MEVDUATIN YÜZDE 18’İ ANKARA’DA
Business deyip duruyorum ya! Başkentin zenginlik ölçüsünü ise vereceğim şu rakamla anlamak mümkün. Türkiye’deki toplam mevduatın yüzde 18,1’i Ankara’da yaşayanlara ait. Ankara’da kişi başına 9 bin 584 YTL mevduat ve 5 bin YTL banka kredisi düşüyor.
Sözün özü, THY’nin Ankara’ya karşı takındığı bu olumsuz tavrı eleştiriyor ve milli havayolu olması sebebiyle Başkentte karşı reva gördüğü uygulamaları kınıyorum. Ayrıca kurumun, imaj için harcadığı emek ve para kadar olmasa da, imkânlarının bir kısmını sunduğu hizmetleri düzeltmek için kullanmasını öneriyorum. Bu kadar rötar, kalitesiz hizmet, cilalı taş devrinin sonu olabilir. Sonra bedava gezilere götürüp, kuş sütüyle beslediğiniz bazı medya mensuplarının süslü püslü eserleri de sizi kurtaramayabilir!
200 YILLIK TARİHİ OLAN HAMBURGERCİ KOVBOYLAR DEĞİLİZ!
Şu sıralar, gazeteci arkadaşım Serhat Hürkan’ın “Altıokun Şark Ucu” isimli kitabını okuyorum. Başta siyasi liderler olmak üzere herkesin okumasını da tavsiye ediyorum. Meslek yaşamına 1976 yılında başlayan Serhat, uzun yıllar muhabir olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ni izlemiş bir gazeteci. Ayrıca CHP Müzesi’nin düzenlenerek, 9 Eylül 2009’da ziyarete açılmasında görev alan ekipten biri. İki yılda tamamladığı bu çalışmayla, CHP’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği aşamaları, örgütleri, adayları, seçimlerde alınan sonuçları, izlenen politikaları somut bir biçimde aktarmış. .
Çalışmanın özüne ışık tutan ana fikir hakkında kitapta şu ifadeler yer alıyor: “Vatandaşlık hakları temelinde üniter Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamayı herkes benimsemeli. Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyetidir. Seçimler gelir geçer, olaylar gelir geçer. Bugün buralarda olan emperyalist Haçlılar er geç giderler. Türk, Kürt, Arap, İranlı? biz binlerce yıldır buradayız. Kışkırtıcıların oyuncağı olmadan refah ve barış içinde yaşamayı bilmeliyiz. Eski ve köklü bir uygarlığın çocuklarıyız. 200 yıllık tarihi olan hamburgerci kovboylar değiliz.”
BU KONULAR GÜNÜMÜZ SORULARINA IŞIK TUTUYOR
Altıokun Şark Ucu’nda değinilen bazı konular ise şöyle: Erzurum Kongresi ve Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti, ilk Meclis’te bölgenin temsilcileri, isyanlar, Urfa ve Antep direnişleri, İstiklal Mahkemeleri, Lozan, Cumhuriyet’in ilk döneminin ayaklanmaları, Halk Fırkası’nın kuruluşu ve tek parti dönemi, ayaklanmalar ve sonrasında bölgede CHP örgütlenmeleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ilk kadın milletvekilleri, umumi müfettişlikler, Atatürk’ün gezileri, İnönü’nün devrinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da CHP, DP’nin kuruluşu esnasında İnönü-Bayar görüşmesi, çok partili dönemin ilk seçiminde bölgede partilerin durumu, Demokrat Parti iktidarı dönemi, Mustafa Muğlalı olayı, DP devrinde tutuklanan ayrılıkçı Kürt unsurlar, 27 Mayıs sonrası ağaların zorunlu iskânı, 1961 seçiminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da CHP ile YTP çekişmesi ve 12 Mart öncesi bölgede Kürt örgütlenmeleri ile CHP’nin tutumu...
Oldukça ilginç bir içeriğe sahip bu eser, günümüz politikalarına da ışık tutar nitelikte.