EKONOMİK durgunluk süreci bir kez başladığında, sürecin ekonomik birimlerde yarattığı ruh hali ekonomik durgunluğun çözümünü zorlaştıran en büyük etken oluyor.
Nedir bu ruh hali?
Özel kesim yatırım ve tüketim harcamalarını azaltıyor, tasarruflarını artırma çabasına giriyor. Özel kesim içinde önemli bir yer tutan hane halkları zorunlu olmayan harcamalarını azaltıyor, hatta tümden kesiyor. Dayanıklı tüketim malları taleplerini erteliyor. Birikimlerini artırma çabasına giriyor. Hane halklarında ilerideki dönemde işsiz kalıp kalmayacağı kaygısı yoğunlaşıyor. Gelirlerinin düşüp düşmeyeceğinden kaygılılar. Haklılar.
Özel kesimin ikinci ayağı olan şirketler de benzer bir çaba içine giriyorlar. Şirketler yatırım projelerini erteliyorlar. Mümkün olabildiğince, yatırım harcamalarını kısıyorlar. Hane halklarının düşen talebi karşısında üretimlerini azaltma eğilimine giriyorlar. İstihdamı azaltmaya çalışıyorlar. Onlar da haklılar. Aksi takdirde, zararları büyüyecek, sermayeleri eriyecek ve batacaklar. Bazıları bu önlemleri alsa bile batıyor.
Özel kesim içinde şirketlerle hane halkları arasında aracılık faaliyeti yapan bankacılık kesimi de ekonomik durgunlukta benzer bir ruh halini yaşıyorlar. Bankalar için en önemli sorun müşterilerini yeni ekonomik şartlar içinde artık eskisi kadar tanıyamamaları. Hane halklarına kredi vermek istiyorlar, ama kimlerin yarın işsiz kalıp aldığı krediyi geri ödemekte zorlanabileceğini tahmin edemiyorlar. Devlette memur olmak böyle dönemlerde büyük bir avantaj oluyor.
Bankalar şirketlere de kredi vermek istiyorlar. Ama, şirketlerin mali durumu konusundaki belirsizlikleri çözemiyorlar. Bugün kredi vermek istedikleri bir şirkete ait bilançolar ve gelir-gider hesapları en iyi olasılıkla eylül sonu itibariyle düzenlenmiş oluyor. Eylül bilançosu verebilen şirket sayısı çok az. Haziran hesaplarını alabiliyorlarsa, bankalar kendilerini şanslı görebilirler.
Eylül ayından bu yana döviz kurları yüzde 20’den fazla arttı. Satışlar düştü. Dış talebin daralmasıyla ihracat zorlaştı. Bütün bunların şirketlerin bilanço ve kar-zararlarına etkileri bankaları korkutuyor. Geçmişte kredi verdikleri şirketlerin bazıları zaten zora girmiş durumda. Çekleri ödenmemeye başlıyor. Kredi taksitlerinin ödenmesinde gecikmekler yaşanıyor. Bazı şirketler battıklarını açıklıyorlar. Bankalardaki batık kredi miktarı artıyor. Bankalar sermayeden yemeye başlıyorlar.
Bankaların kredi portföylerinin sağlığının bozulması şirketlere bakış açılarını olumsuz etkiliyor. Fırtınada içinde köşeye çekilip sermayelerini korumak bankalar için en tercih edilen durum oluyor. Onlar da haklılar.
HERKES HAKLI
Herkes haklı. Ama, ekonominin en önemli parçası olan özel kesimin bireyleri haklı olarak kendini korumaya yönelik önlemler aldığında, durgunluğun ruh haliyle birbirlerinin durumunu daha da bozarak ekonomik daralmayı daha da derinleştiriyorlar.
Zincirin başlama noktasını bulmak zor. Bankaların aldığı önlemler şirketleri zor duruma sokuyor. Zincirleme etki ve tepki aynı anda oluyor. Şirketlerin aldığı önlemler hane halklarını olumsuz etkiliyor. Hane halklarının aldığı önlemler şirketleri zorluyor. Şirketler kesiminde bataklar arttıkça bankalar zorlanıyorlar. Bankalar kendini korumaya almaya çalışınca şirketler faaliyetlerini finanse edemez durumda kalıyorlar.
Bugün Hürriyet’te son yazımı okudunuz. On yıla yakın süredir yazılarıma bazılarınız kızdınız. Bazılarınız yazılarımı çok beğendiniz. Tepkilerinizle beni daha çok çalışmaya daha iyi yazmaya teşvik ettiniz. Tüm okurlarıma, kızanlara da, yazılarımı beğenenlere de teşekkür ediyorum.