2001 Krizi’nden sonra Türkiye ekonomisi geçmişte görülmemiş boyutlarda doğrudan yabancı sermaye yatırımları çekti. Bu dönemde, giderek artan cari işlemler açığının sorunsuz finansmanında doğrudan yabancı sermaye yatırımları çok önemli bir rol oynadı.
Gelen yabancı sermaye yatırımlarının çoğu sıfırdan yatırımlar değil, kurulu şirketlerin yabancı yatırımcılar tarafından alınmasıyla gerçekleşti. Yabancı sermaye açısından iki önemli çekim noktası vardı. Çekim noktalarından biri özelleştirme, diğeri de finans sektörü oldu.
İleriye dönük yabancı sermaye akışında bundan sonra da özelleştirme önemli bir rol oynayacak. Ama, özelleştirmeler kadar önemli bir diğer alan yabancı sermayenin dikkatini çekecek başka sektörlerin yaratılıp yaratılamadığı olacak.
YENİ YILDIZLAR YOK
Merkez Bankası’nın yayınladığı uluslararası yatırım pozisyonu verilerine göre yurtdışındaki yerleşiklerin Türkiye’deki doğrudan yatırımları (yabancı ortaktan kullanılan krediler hariç) 2002 yılında 16.3 milyar dolardı. 2007 yılında 153.5 milyar dolar oldu.
Bu dönemde yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki doğrudan yatırımlarındaki en büyük artış 103.9 milyar dolarla hizmetler sektöründe oldu. Hizmetler sektöründe de iki sektör başı çekti. 2002-2007 yılları arasında doğrudan yabancı sermaye artışı ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde 41.4 milyar dolar, finans sektöründe 38 milyar doları buldu. Bu iki sektörde de 2002 yılında toplam doğrudan yabancı sermaye stoku 2 milyar dolardan azdı. Ulaştırma ve haberleşme sektörü çoğunlukla özelleştirmeler yoluyla yabancı sermaye çekti. Finans sektörü ise yabancı bankalar için parlayan yıldız oldu.
Ek istihdam yaratacak sıfırdan yabancı sermaye çekmeye aday sektörlerden olan imalat sanayi sektörü 2002-2007 yılları arasında ancak 27.7 milyar dolar kadar yurtdışı yerleşiklerin doğrudan yatırımlarını artırdığı sektör olmuş. Bu artışın büyük bir bölümü de gıda ürünleri, içecek ve tütün mamulleri üretimi (6.8 milyar dolar), ulaşım araçları imalatı (6.1 milyar dolar), kimyasal maddeler imalatı (4.8 milyar dolar) sektörlerinde gerçekleşmiş.
2008 yılının ilk beş ayında doğrudan yabancı sermaye girişleri, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 45 düştü, 11.1 milyar dolardan 6.1 milyar dolara geriledi. Sektör bazında dağılım daha önceki yıllardan fazla bir farklılık göstermedi. Geçmişin yıldız sektörleri bir ölçüde doyuma ulaşıldığından eskisi kadar yabancı sermaye çekemediler. Yeni yıldız sektörler de yaratamadık. Geçen yıla göre gayrimenkul kiralama ve gayrimenkul satışları ilk beş ayda artmış görünüyor. Bu artışlar geçmişin yıldız sektörlerindeki yabancı sermaye girişindeki azalmayı karşılamaktan çok uzak.
TEKRARLAMAK ZOR
Sıfırdan yabancı sermaye arzulanan ölçülerde gelmiyor. Yabancı sermaye çekiminde yıldızlaşan sektörler ya büyük ölçüde zaten yabancı sektörün eline geçti ya da yabancı sermayenin daha önce de çok sıcak bakmadığı şirketler değişen uluslararası konjonktür içinde şimdi hiç çekici değiller. Örneğin, bankacılık sektörü tüm dünyada çekiciliğini kaybetti.
Türkiye ekonomisi, uluslararası konjonktürden bağımsız olarak, yabancı sermaye çekiminde çok daha önemli yapısal sorunlarla karşı karşıya. Bir başka ifadeyle, özelleştirme dışında, uluslararası konjonktür olumluya dönse dahi, Türkiye ekonomisinin son iki yılda gözlediğimiz doğrudan yabancı sermaye akımlarını yakın bir gelecekte gerçekleştirmesi zor görünüyor.