Amerika’da faiz politikası sakatlanıyor

SON dönemde Amerikan ekonomisi hakkında o kadar çok yazdım ki, kendimi bir Amerikan gazetesinde yazıyormuşum gibi hissetmeye başladım.

Belki, sizler de artık "Amerikan ekonomisinden bize ne, kendi ekonomimizi irdelesene" demeye başladınız.

Haklı olabilirsiniz. Ama, Amerikan ekonomisinde yaşanan çalkantıların geldiği boyut kaçınılmaz olarak tüm dünya ekonomilerini etkileyebilecek düzeyde. Türkiye ekonomisi de böyle bir etkileşimden fazlasıyla nasibini alabilecektir. Dolayısıyla, Amerikan ekonomisinin zorluklarını irdelemek küresel bazda bazı riskleri de irdelemek anlamına geliyor.

FAİZ ARTIRIMI ÇÖZÜM MÜ?

Elden geldiğince, ekonomik büyümeden fedakarlık etmemek için Amerika kredi krizini para basma yoluyla aşabileceğini düşündü. Basılan para kredi krizine kalıcı bir çare olmadığı gibi, doların değerinin düşmesine paralel petrol fiyatlarının daha da artmasıyla enflasyonu büsbütün tetikledi.

Amerika’da tüketici fiyatlarındaki enflasyon yıllık yüzde 5’e dayandı. Üretici fiyatlarındaki enflasyon ise yüzde 9’u aştı. Enflasyonun daha da artacağını Amerikan Merkez Bankası da (FED) bekliyor. Normalde, böyle bir ortamda, FED’in kısa vadeli faizleri artırması beklenir. Ama, durum hiç de normal değil.

Kredi krizinin ortasında bankaların önemli oranda kısa vadeli borçlanıp uzun vadeli krediler verdiğinin farkına varıldı. Son dönemde bu stratejiyi abartan finansal kurumların hisse senetleri değerleri hızla düşmeye başladı. Bunların arasında kurtarılmaya çalışılan iki konut kredisi toptancısı F&F de var.

FED kısa vadeli faizleri enflasyonla mücadeleye yönelik olarak artırsa, finansal sistemin elinde kalması olasılığı hiç de küçük değil. En azından, ses getirecek birkaç banka batışı yaşanabilir. Zaten güven bunalımı içindeki finansal sistem çok daha ağır şartlarla karşı karşıya kalabilir. Bugün yaşanan "balon patlaması" olgusunun bir nedeni de faizlerin artması değil miydi?

İlk başlarda ekonomik büyüme adına kısa vadeli faizleri indiren FED, şimdi ekonomik büyümeyi bir tarafa bırakmaya razı. Büyük bir olasılıkla enflasyonla mücadeleye daha fazla önem verme niyetinde. Ama, finansal sistemin içinde bulunduğu şartlar enflasyonla mücadeleyi neredeyse olanaksız kılıyor. FED’in elinde enflasyon risklerine karşı "faiz silahı" diye bir silah kalmıyor. Bu nedenle de, FED’in, en azından önümüzdeki 5 ay içinde, kısa vadeli faizleri artırması çok olası görülmüyor.

ENFLASYON DÖNEMİ

Bu şartlarda, Amerika’da enflasyon daha da artacak. Doların daha da değer yitirmesi hiç de küçük bir olasılık değil. Dünya dolar borçlanıp dolar dışında varlık biriktirme sürecini hızlandırabilir. Bu süreç doları daha da zor durumlara sokabilir. Zamanla dolar kuruna müdahaleler dahi yapılabilir. Müdahalelerin arzulanan sonuçları vermesi ise uzak bir olasılık.

Amerika’da bunlar yaşanırken, Euro’nun dolar karşısında daha fazla değer kazanması da Avrupa’nın işine gelmeyecektir. Özellikle, yükselen Euro’ya ayak uyduramayan Avrupa ülkeleri seslerini daha fazla çıkaracaklardır. Bu da bir noktada Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) kısa vadeli faizleri artırarak enflasyonla mücadele edebilme olanaklarını kısacaktır. Aynı hızda olmasa dahi, Avrupa’da da enflasyonun bugünkü düzeylerinden daha yüksek olması şaşırtıcı olmayacaktır. Euro Bölgesinde tüketici enflasyonu yüzde 4’e gelirken, sanayi malları fiyatları yüzde 7’yi aştı. Bu rakamlar AMB için kabul edilebilir düzeylerin çok üzerinde.

Gelişmiş ülkelerde enflasyon zaten yüksek. Daha da yükselecek gibi görünüyor. Dünyada enflasyon artarken, Türkiye’de enflasyonla mücadele daha da zorlaşacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları