Suriye-Irak-İran sınırını koruyan 258 karakoldan neden Mardin’deki tercih edildi? Suriye ile vize barışının etkisi var mı? İlker Başbuğ bu soruların yanıtını acı bir istatistikle verdi: PKK’nın 35 ayrı ilde katliam boyutundaki 386 terör saldırısında Mardin ilk sırada. Tam 56 katliamın mağduru Mardin, bu yüzden komutanı ağırladı.
Başbuğ yarım saatlik konuşmasına, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sınır ötesi tezkeresinin TBMM’ye sevk edileceği haberi geldikten dakikalar sonra başladı. Başbuğ konuşmasında Hükümetin demokratik açılım politikasına hiç değinmedi... Ama belki de birkaç tespitinin adresi tartışılabilir:
? “Yaşanan son gelişmelerden tedirgin olanlara sesleniyorum, merak etmesinler, Türk Silahlı Kuvvetleri milletten aldığı güçle görevinin başındadır” cümlesi ile orduyu son süreçte denklem dışı sayanları uyardı.
? “Akan kan dursun, tabii ki dursun. Ama kim akıtıyor? Bölücü terör örgütü. Çünkü kin ve nefret ortamı yaratmak istiyor” sözleriyle TSK ve PKK’yı ayrımsız eleştirenlere yanıt verdi.
? “Bölge insanının en büyük iki derdi işsizlik ve eğitimsizlik. Bölgede Türkçe bilmeyenlerin oranı yüzde 20. Türkçe iletişim ve ekonomi dilidir” ifadesiyle Kürtçe kadar Türkçenin de önemine işaret etti.
İlker Başbuğ
Londra’da iken Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile birlikte bayramın ikinci gününde Ankara dışına gezi daveti aldık.
Ali Babacan’a aktardığımızda merak etti, aramızda şu diyalog geçti:
* Nereye gideceksiniz?
* Bilmiyoruz, ama terörden etkilenen bir il olduğunu tahmin ediyorum, Diyarbakır olur diye düşünüyorum.
Babacan bir an daldı sonra içtenlikle yorumunu dillendirdi:
* Terörden sadece Doğu ve Güneydoğu etkilenmiyor. İstanbul’un, Mersin’in bazı semtlerine bakın. Neden gençler yoksul, işsiz ve eğitimsiz. Terör ülke sathını etkiliyor. Demokratik açılım sayesinde sorun çözüm yoluna girdiğinde Edirne’de, İzmir’de, Muğla’da yaşayanlar da yararlanacak.
* * *
Ali Babacan
Soru-yanıt bölümünde söz alan kadın dinleyici kendisini “Türkiye ile çalışan uluslararası yatırımcı” olarak tanıtıyor. Ardından soru yerine yorumunu paylaşıyor: “Doğan Grubu’na kesilen vergi cezası bizi tedirgin ediyor”.
Kürsüdeki Ali Babacan yanıtında şirket ismi vermemeye özen gösteriyor, Hükümet üyesi sıfatıyla ayrıntıya giremeyeceğini hatırlatıyor. Ali Babacan vergi cezası kesilen mükelleflerin mahkemelere yaptığı başvuruların yüzde 85’inin haklı bulunduğunu belirterek, yabancı yatırımcıyı rahatlatıyor, uzlaşma yolunun da olduğunu vurguluyor. Babacan sözlerini, “Medya da olsa vergi denetimleri konusunda ayrıcalık beklenmemeli. Türkiye’de kayıt dışılık iş kültürü haline geldi” diyerek tamamlıyor.
¡ ¡ ¡
Ali Babacan’ın aynı gün içinde kayıt dışı ekonomiden ikinci kez şikâyetini bu vesileyle dinliyoruz.
Babacan ilkinde, Londra yolundaki uçak sohbetimiz sırasında, sadece sorunun adını anmakla kalmıyor, mücadele yöntemi ve takvimini de anlatıyor. “Bu vergi düzeniyle adalet mümkün değil” diyen Babacan kayıt dışı ile mücadele açısından üç stratejik hedef koyuyor:
Kolay anlaşılır mevzuat
Makul vergi yükü
Şeffaf uygulama
Geçmişteki benzer örnekleri hatırlatıyor bana.
Tabii ki en uygun düşen örnek belli. Başbakan 4 yıl önce de “Kürt sorunu” dedi, sonra unuttu gitti.
Ancak bence daha iyi örnek, Kıbrıs ve Annan Planı.
Hükümet tüm kredisini bu planın arkasına koydu.
KKTC’de tarihi birleşme referandumunu kazandı. Rumlar plana hayır oyu verdi ama AB üyesi oldu. Hükümet Kıbrıs’ta yeni adım atamaz hale geldi.
Acaba bugün de aynı tuzağa mı düşülüyor? Hükümetin demokratik açılımdaki sınırları ortada: PKK’ya genel af, Anayasa değişikliği yok. Ama bizler haftalarca sanki varmış gibi tartıştık.
Makul açılıma iknası/desteği mümkün olanlar kaybedildi.
Savaşın devamında sakınca görmeyenlerin ekmeğine yağ sürüldü. Bence yanlış iletişim bir kez daha iyi niyetli girişimi baltalamak üzere.
Müderrisoğlu’nun uzun kariyerinde terk etmediği uzmanlığı ekonomi ve özelinde Maliye’dir. Bilhassa Gelir İdaresi Başkanlığı’nı yakından takip eder. Bu yüzden vergi haberlerini özellikle okur, bilgilenirim.
Doğan Grubu’na kesilen malum rekor ceza konusunda en derin ve yerinde analizi bence yine Okan Müderrisoğlu yazdı. (10 Eylül 2009, Sabah)
Grubun ve Maliye’nin olası yol haritalarını çıkarttı, zorluklara işaret etti.
Müderrisoğlu yazısını kolay okunsun diye maddeler halinde kaleme aldı, dikkatimi en çok sekizinci madde çekti:
“Gelir İdaresi’nden, ‘düzeltme’ istenebilecek, ki grup bu konuda hazırlık içinde. Eğer, itiraz yerinde görülürse Doğan Yayın Holding, cezanın ağırlıklı bölümünden kurtulacak. Muhtemelen Kurumlar Vergisi ile ilgili istisnayı yanlış yorumlamaktan kaynaklanan 300 milyon lira civarında ödeme ile ağır ceza yükünü atabilecek.”
Müderrisoğlu’nun analizi genel beklentiyi yansıtıyor. Haklı çıkarsa, gecikme cezasıyla birlikte 4.7 milyar TL ceza nerede, 300 milyon TL’ye inmesi muhtemel rakam nerede...
Maliye, Müderrisoğlu’na itiraz eder veya yanıt yollar diye bir gün bekledim, sonra yazdım. Eğer ceza bu ölçüde azalacaksa maaselef ortada iki ihtimal var.
Ama baştan söyleyeyim, ikisi de birbirinden beter ve korkutucu.
* “Kürt açılımı” etiketinden vazgeçti, “demokratik açılım” diyor.
* Bu çerçevede sadece Kürtçeyi koruma altına almakla kalmıyor.
* Farsça, Arapça, Ermenice, Lazca hatta Süryaniceyi de unutmuyor.
Haftalar önce bu köşede yazdığımız model hayata geçiyor. Tıpkı Fransa gibi üniter devletten taviz vermeden kültürel mirasa sahip çıkılıyor.
Anadillere ülkeyi bölen değil birleştiren işlev yükleniyor.
* * *
Ne var ki hükümetin aksine,
YÖK yanlış yolda, çünkü;
Demem odur ki, bu meselede refleks tepki tehlikeli.
O yüzden ne, “Hemen çözerim” diyenlere inanırım. Ne de, “Zaten çözülmez” çamuruna yatanlara itibar ederim. Herkesin yek diğeriyle konuşması lazım gelen bu sorunda -şükredin ki daha halklar barışık- küslük hiç olmaz.
Üstelik hayat bana öğretti ki, siyasette inat yöntem değil.
Bakın PKK’nın eylemsizlik hali ay sonunda bitiyor.
O tarihten sonra dua edelim ki olmasın, ama kan dökülürse... Masada buluşamayan siyasi liderler şehit cenazesinde karşılaşacak.
Kimse yanılgıya kapılmasın, akan kan sadece iktidar partisini değil tüm Meclis’i lekeleyecek... Ana muhalefeti, diğer muhalefeti, DTP’yi bile...
Bugün konuşmaya yanaşmayanlar o gün mecbur kalacak.
Sorarım size daha mı şık olacak?
Siyaseten devam edersek... Deniz Bey’in Kürt (demokratik) açılımı konusundaki fikirlerini birden fazla kere dinleme imkânım olduğu için... CHP’nin “Bu yaklaşım iktidar partisinin oylarını artırır” kompleksiyle hareket etmediğini biliyorum.
Hatta aksine bu girişimin Ege, Akdeniz ve hatta Karadeniz’de iktidar açısından oy kaybına yol açacağının herkes gibi CHP de farkında.
Bu satırlardan yola çıkarak; CHP’nin hemen yarın Adalet ve Kalkınma Partisi ile masaya oturmasını, her öneriyi kabul etmesini beklediğimi sanmayın.
CHP’nin sadece diyaloğa girmesini bile 2 açıdan önemsiyorum:
1) İktidar partisi ve DTP dışında bölgede üçüncü bir seçeneğin doğması siyaseten çok önemlidir.
2) Cumhuriyeti kuran partinin ucundan-kenarından dahi olsa bu sürece katılımı, toplumsal barışa hizmet eder.
* * *
Deniz Baykal